"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mevlânâ ve Seyyid Burhaneddin Hazretleri

Şerif GÜNDÜZ
26 Şubat 2011, Cumartesi
Asırlar mı çabuk geçti; yoksa o asırlara damgasını vuranlar mı çok iz bıraktı diye insan düşününce, şüphesiz akla gelenlerden ikisi de Seyyid Burhaneddin Hz. ve Mevlânâ’dır. Zamanın geçmesi, bu iki şahsiyetin unutulmalarının aksine daha iyi anlaşılmalarına vesile olmuştur.

Biri bulunduğu asrının imamı, müceddidi ve mürşidi. Diğeri ise bu “dâvâ adamını” yetiştiren hocası…
Bu iki büyük şahsiyet hakkında yazı yazmak o kadar zor ki… Nakıs kalemimiz onların faziletlerini ifade etmede aciz kalır.
Seyyid Burhaneddin Hazretleri yazdığı “Maarif” eseri ile hem kalpleri tenvir etmiş, gönülleri Hakk’a yöneltmiş, hem de talebeler yetiştirmiştir. Yetiştirdiği talebesi Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’ye hitaben şöyle demiştir:
“Yüce Allah, seni babanın (Bahâeddin Muhammed’in) derecesine ulaştırsın.”
Bir talebenin babası kadar değer verdiği hocasının bu duâsı kadar değerli bir destek olmaz her halde. Ve bu duâyı Cenâb-ı Hak kabul etmiş ki, “asrının âlimi, mürşidi” olmuştur Mevlânâ. “Bal yiyen, arısından gocunmaz” sözü ile “Muhabbet, kâinatın sebeb-i vücududur” (Bediüzzaman) gerçeğini hayatında bire bir yaşamıştır. “Eşref-i mahlûkat” olan insanın Allah’ı bulması ile “insan-ı kâmil” olabileceğini ifade etmiştir Hazret. Ona göre de “muhabbet”, dünyanın yaratılış sebebidir. Bu sevgi onu, Anadolu’nun mânevî mimarlarından biri yapmıştır. Neden mi? “Moğollar, Anadolu’da taş üstüne taş koymuyorlar. İnsanları katlediyorlar, zenginlikleri gasp ediyorlar. İnsanlar canlarından, mallarından, ırzlarından emin değiller, mutsuzlar, huzursuzlar, endişeliler ve korkuyorlar. Böyle bir ortamda Mevlânâ bir toplum mühendisi gibi çalışarak, topluma moral aşılıyor, topluma sevgi veriyor.” Ve bu “sevgi” asırlara taşınmıştır.
Mevlânâ der ki:  “Sen âşık olmadıysan, sevgi nedir, bilmiyorsan; yürü git, ot otla. (…)” (Mektuplar: 95) “Aşk, büyükler için bal, çocuklar için süttür. Aşk her gemiyi batıran istiâb fazlası son yüktür” (Mesnevî VI: 4032). “Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsen gülistan olursun. Diken düşünürsen, dikenlik olursun.”
Ve ona göre; “Sevgiyi, aşkı bilmeyen gönül hamdır.”
”Sevgiden acılar tatlılaşır, sevgiden bulanık sular arı duru hâle gelir, sevgiden dertler şifâ bulur. Padişahlar kul olur.”
Mevlânâ sevgiyi, aşkı kısaca şöyle anlatır: “Hamdım, Piştim, Yandım”.
Önceki gün Kayseri’de, Büyükşehir Belediye Tiyatro salonunda, yazarımız Halil Uslu Beyin bu konudaki konferansında “Hamdım, Piştim, Yandım”ı zevkle dinledik..
Bu konferansın gönülleri “aşk-ı mecâzîden, aşk-ı hakikiye geçirmesine” vesile olması dileği ile emeği geçen herkesi tebrik ederiz…

Okunma Sayısı: 7942
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı