"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gençliğimiz idari ve siyasi tedbirlerle değil, ancak Kur’an ile kurtulur…

Şükrü BULUT
02 Ocak 2023, Pazartesi
Başlığımızı klasik bulacak okuyucularımıza da kalpten sevgilerle başlıyoruz.

Elbette; yaş ve kuru ne varsa Kur’an’da mevcut olduğuna göre, birçok cihetle sıkıntıya girmiş gençliğimizin bu sıkıntılı labirentlerdeki kurtuluşu Kur’an ile olacaktır. Yani Kur’an’daki insanın tanımı, mahiyeti, ihtiyacı, beklentisi, dünyası ve duygu alemi günümüz şartlarına göre yeniden keşfedilecek. İdrak ettiğimiz zamanın ruhuna ve yaşadığımız mevsimin şartlarına uygun bir yaklaşım ile… Gençleri bu buhrandan çıkaracak gençliğin kendisi mi? Hayır; içindeki zamanı tanıyamayan, tecrübesi henüz olmayan ve ilmî olarak da kendisini isbat edemeyen gençliğe, “Haydi bakalım kurtar kendini” demenin mantıksızlığı ortada değil mi?

Kur’an’ın zamanımıza aksini bilenler, bu akislerden çıkış yolunu görenler ve çocuklarını hayatlarının birinci meyveleri ve devamı olarak telâkki edenler gençliğimize yardımcı olacaklardır. Her bir insan bir dünyaya bedel olduğuna göre… Veya her bir gencimizin alemi dünyamız kadar geniş olduğuna göre, onların dünyalarına birer zeki muhatap olarak girmeyen ve onları yakından takip ederek ve bazen dinleyerek onların öncelikli sorularına cevap veremeyenler ve ihtiyaçlarına yardımcı olamayanlar, elbette bahsettiğimiz dünyaya giremezler. Her bir insan, hayvanlara ve diğer canlılara nisbeten bir nev’ kadar ise, gençlerimizle birebir muhatap olup onları can ü gönülden dinleyerek ruh coğrafyalarını tanımaya değmez mi?

Bugünün genciyle dünün usulleri üzerinde bir araya gelenler, bir yerde buluşamazlar. Bu topraklardaki İslâmiyet’in geçmişi bin senedir. Bu demektir ki bin seneden beri bu coğrafyadaki gençler İslâmiyet çerçevesinde; Kur’an ve Sünnet üzere yarınlarını aramışlar ve bulmuşlar. Bulduklarını; onlardan bize miras kalan medeniyetler, eserler ve gelenekler gösteriyor. O bin sene; kuşaklara veya karnlara bölünüp incelendiğinde, her bir zamanın farklı bir terbiye metoduyla karşımıza çıktığını göreceğiz. Bu hakikate binaen diyoruz ki; zamanımızın gençliğini en güzel, en saadetli ve en başarılı şekilde doyuracak ve şefkatle terbiye edecek mutlaka Kur’an ve Peygamberî hayattır. Fakat nasıl?

19. asrı müşevveş eden materyalist felsefenin insan veya gençlik tanımının –ismi üzerinde– maddi olduğunu biliyoruz. Yani insanı diğer canlı-cansız varlıklar kategorisine yerleştirerek o yüksek seviyeden aşağıya indiren, Batı’dan gelmiş bu cereyanın mahiyetini çocuklarımıza anlatamadık. Kur’an’ın insana ve dolayısıyla gence verdiği o yüksek değer ile Batılı feylesofların insan yaklaşımlarını karşılaştıramayınca, gençliğimizi elimizden almak isteyen materyalistler rüşvetlerle onun hayvanî yönünü ileriye çıkarıp Müslümanları “insana gerekli değeri” vermemekle suçlayacaklardı. Dini; hürriyetsizlik, ailenin despotluğu ve hayvani arzularına mani gösteren Batılı psikologlar, maalesef iğfal ile yanlarına çektikleri çocuklarımızla aramıza kısa sürede büyük mesafeler koyacaklardı. Belki de çocukken en çok sevdiği anne-babasına hasım durumuna getirileceklerdi.

Değişimi insani değerleri ve İslâmiyet’i itibarsızlaştırmak anlamında seslendirenlere bir sorumuz olacak. Bugün Güneş doğdu mu? Bugünkü mevsimin dünkü mevsimlerden farkı ne? İnsanların doğumlarında, bebeklik-çocukluklarında, gençliklerinde ve ihtiyarlıklarında ne gibi değişimler oldu ki? Veya gün batımında, güz bitiminde ve insanların verdikleri son nefeslerde bir değişiklik oldu mu? Yani değişimden maksadınız, –hâşâ– Kur’an’ın bu zamanlara ve geçmiş zamanlara hakimiyetini inkâr ise, görüyorsunuz ki bu mana tamamen yanlış. Yani Kur’an’ın insan için ortaya koyduğu çerçeve, olduğu gibi duruyor. Bu çerçeveyi aşarak yeni bir boyuta giden insan oldu mu? Öyle ise, gençlerle konuşan şarlatan materyalistlerin altına saklandıkları örtüyü yine Kur’an ve iman ile çekip alacağız.

Kur’an’ın insana temel olarak gösterdiği altı esasın manasını bilmeden gençler ile muhatap olanlar, onların sorularına cevap veremeyecekleri gibi dünyalarına da giremezler. Hele siyaset ile, idare ile ve onlara sürü muamelesi yaparak onların ruh dünyalarında kişisel ve sosyal problemlerini halledeceklerini iddia etmek de bir başka cehalet olmalıdır. O gençlerin Müslüman bir anne-babadan doğmasını ve İslam olarak bilinen bir ülkede yaşamalarını; ”dindar bir genç” olduklarına delil sayarak yola çıkanların gençliğimize verdikleri büyük zararın alâmetlerini sosyal hayatta görmeye başladık.

Okunma Sayısı: 1904
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa Said

    10.1.2023 15:11:46

    Uzun bir ara verdiniz, yazılarınızın eksikliğini hissettirdiniz Şükrü Abi. Yine can alıcı bir noktaya değinerek seneye başlamışsınız, kaleminize sağlık, selam ve dua ile.

  • Suad

    2.1.2023 21:36:46

    Risale-i Nur'da insanın mahiyeti, ihtiyaçları, beklentileri, korku ve arzuları en belirgince yazıldığına göre, Gençlerimize yardımcı olmak çok zor olmayacaktır. Allah hayırlı başarılar versin.

  • İ. seyda

    2.1.2023 17:16:02

    Çok önemli hakikatlere değinmişsiniz. Özellikle yeni kuşak gençler bir cemaate dahil olmuş olsun olmasın cemaatlerin siyasetle ilgili olmasına mesafeli bakıyorlar. Dolayısıyla bizler de gazetesi ve neşriyatı olan bir camia olarak “hakikati imaniyeye” ayna mıyız yoksa siyasi bir mevkute havası mı veriyoruz? Ülkemizdeki siyasi havanın bizi etkilemesine izin vermemeliyiz. Kainatta, “hayır hakimdir” hakikatinden yola çıkarak çok dikkat etmeliyiz, yayınlarımızda sürekli olumsuz başlıklar mı kullanıyoruz yoksa ümit mi aşılıyoruz? Siyasi haberler mi ağırlıkta yoksa “hakikati insaniye” haberleri mi yoğunlukta? Siyasi haberlerde, ötekileştirmeden yönlendirici olmaya ihtiyaç var. Yoksa genç nesillere ulaşmakta ve onları muhafaza etmekte çok zorlanacağız.

  • Necati

    2.1.2023 15:43:33

    Genclik hastalığına doğru teşhis konmuş, tedavi yolları da Kur'an eczanesinde gösterilmiştir. Yapılması gereken gençlere ulaşmanın yolunu bulabilmektir. Bu da ancak herkesin her fikir ve inanç sahiplerinin şahane hür oldukları, kamu oyu önünde kendilerini rahatlıkla eşit şartlarda ifade edebildikleri demokratık hür bir zemindir. Siyasiler bu zeminin izhar etsinler yeter.

  • Hikmet

    2.1.2023 15:12:23

    Muhterem ağabey, bu gençlik meselesinin şovlara, hamasi nutuklara ve ayağı yere basmayan nutuklara tahammülü yok. Ne yapılacaksa, bir yerden doğruca başlanmalı ve yapılmalı. Allah muvaffak eylesin.

  • S.topuz

    2.1.2023 00:50:46

    "Eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik gayet şirin ve güzel bir nimet-i İlahiye ve tatlı ve kuvvetli bir vasıta-i hayrat olarak âhirette gayet parlak ve bâki bir gençlik netice vereceğini, başta Kur'an olarak çok kat'î âyâtıyla bütün semavî kitablar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar. Madem hakikat budur. Ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir. Ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazen bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti iffette, istikamette sarfetmek lâzım ve elzemdir." Bediüzzaman Said Nursi, Asa-yı Musa - 22

  • S.topuz

    2.1.2023 00:49:13

    "Beşinci Mes'ele Gençlik Rehberi'nde izah edildiği gibi; gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar. Eğer sefahete sarf etse, nasılki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir. Öyle de gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mes'uliyetinden ve kabir azabından ve zevalinden gelen teessüflerden ve günahlardan ve dünyevî mücazatlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder." Bediüzzaman Said Nursi, Asa-yı Musa - 22

  • Hüseyin T

    2.1.2023 00:34:11

    Yine toplumsal meselelerimizden en mühimmi olan, geleceğimizin banisi gençlerimiz ile ilgili can alıcı bir konuya temas etmiş kıymetli hocamız. Halı pür melalimiz maalesef öyle bir hâle gelmiş ki,kara kara düşündürüyor tüm halkımızı.bunun yegâne çaresi kitabı mubinde apaçık ortada olmasına rağmen neden bu kadar uzaklaştırıldık dertlerimizin devası olan cihanşumul hakikatlerden...bu soruların cevabını bulunca saadeti dareyne vasıl olacak yollar da önümüzü aydınlatacaktır ... çünkü üstadımızın da ifade buyurdugu gibi,"yapan bilir öyleyse bilen konuşur."

  • Hüseyin

    2.1.2023 00:23:18

    Evet ağabey, gençliği yeniden ve zamanın ruhuna göre keşfetmemiz lazım.

  • Ahmet Danışmaz

    2.1.2023 00:16:23

    Her insan ayrı bir alem. Gençler hele ap ayrı bir alem. Selamlar saygılar

  • Osman Gökmen

    2.1.2023 00:13:32

    Üniversitelerin sosyoloji sosyal psikoloji ilahiyat psikoloji bölümlerinin gençliği anlamak üzere ciddi araştırmalar yapmaları şart.Meselenin teknolojik siyasi toplumsal ve kültürel açıdan ayrıntılı sorgulanması veri tabanlı gerekirse istastiğe dayalı araştırılması şart

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı