"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstanbul Sözleşmesi veya deli saçması

Şükrü BULUT
11 Mayıs 2020, Pazartesi
Peki, bu deli saçması parlamentomuzdan nasıl geçmiş, diyeceksiniz. Kimseyi kızdırmamak için AKP’li vekillerin dediklerini diyelim: Cehalet…

Londra üzerinden Avrupa Konseyi’nin ve daha sonra AB’nin kanalları kullanılarak getirilen bu anti demokratik, insan fıtratına zıt ve Avrupa ülkelerinin hukuklarında anarşi doğuracak anlaşmanın, bir boşluktan istifade ile getirildiğini sonradan öğreniyoruz. Bu projenin diğer birçok projeler gibi uluslar arası organizasyonlardaki neoliberal elemanlarca hazırlandığını öğrendiğimizde, birçok millî meclisin bu tetikçilerle noter derekesine indirgendiğine şahit olursunuz.

Tıpkı Kemalistlerin “medeni kanunları” boşluktan yararlanarak ithal ettikleri gibi. Evvelâ, bir başka milletin kendisi için hazırladığı kalıbı; halka orijinal, yeni ve millî diyerek sunmanın hem insanlığa, hem demokrasiye ve hem de mağdur millete zulüm olduğunu biliyoruz. Osmanlıdan sonra aydınıyla-milletiyle oturup kendi “millî bedenine” uygun kanun hazırlayamayanların cehaleti, tembellik ve beceriksizlikleri, elbette bir ilk değildi. AKP hükümetinin; meşhur fon sahiplerince finanse edilen ve feminist geçinen bazı çevrelerin hazırladıkları 12 bölüm ve 75 maddeden oluşan “aile yasasını” çıkarmakla; hem Türk ailesini bozma, iç barışı parçalama ve hem de Türk neslini bitirmede, geçmiş hükümetlerdeki Kemalistlerden daha dehşetli bir kaos ortamı hazırladıklarını kendileri bilmese de bizim bilmemiz lâzım.

Bu hadiseyi anlayabilmek için 12 Eylül ihtilâlini kavramak gerekiyor. Neoliberaller bu tahribata, merhum Özallar, Tanerler ve Çelebiler zamanında başlamışlardı. Bilhassa Londra’daki fonlar üzerinden finanse edilen bu çalışmanın raporunu çıkarmak, uzmanlar için elbette zor değildir. Bu cereyanın ANAP’ın muhafazakârlığıyla yetinmediğini, söz konusu gayr-ı meşrû çalışmaları için “siyasal İslâm’ın” bütün şartlarına haiz AKP’yi beklediğini de biliyoruz. Siyasetlerinde dini aşırı dozda kullanan bu iktidar döneminde milletin aldığı morfinin etkisi hâlâ yer yer devam ediyor. Vekilleri bile bu kaotik ve anarşi ihtiva eden kanunlardan haberdar olmadıklarını itiraf ediyorlar.

Yukarıda, bu sözleşmenin bir boşluktan içimize düştüğünü söyledim. İsviçre’den getirilmiş yasaları M. Kemal’den dolayı kutsayan bir anlayışın millet üzerindeki baskısı, bu korkunç boşluğu meydana getirdi. Hem ailede, hem eğlence dünyasında, hem işyerinde ve hem de sokakta kadına yapılan şiddeti durduracak kanunî düzenlemeyi meclisimiz bir türlü yapamamış. Sonra da; bütün eğitimini Amerika’da Chicagolu yoldaşlarıyla birlikte yapmış bir akademisyeni, söz konusu cereyan öne çıkarıyor. Ve hürriyet perdesi altında anarşiyi esas alan bu cereyan, dünya bankası kanalıyla işe koyuluyor ve bu yolda STK’lar, sinema dizileri ve üniversiteler yardımına koşuşturuluyorlar. Bu arada, senkronize bir şekilde ODTÜ’de, Boğaziçi, Bilgi ve daha birçok meşhur üniversitelerde Türk milletinin değerlerine, bilhassa kadının iffet ve tesettürüne karşı çalışmalar yürütmüş akademisyenlerin projelerini hatırlarsınız…

Modellemede bir değişiklik olmamış. Kemalistlerin Türk kadınının iffet ve tesettürüne karşı savaş başlattığı zamanlarda, emperyalist Avrupa’da güzellik yarışmalarını bizde düzenler ve güzelini bizim kızlarımızdan seçermiş… Hatta sinema, tiyatro ve müzikallerdeki birincilikler bize aitmiş. Bu defa da aynı oyunu oynadılar: Yer İslâm Âleminin bir merkezi, İstanbul. Hâmisi dindar bir Cumhurbaşkanı… Ve ilk imzayı atan, Müslüman bir Türkiye… Ve Türkiye’nin bilinçsizce girdiği bu delilik yolunda arkasına tam 46 ülke dizilmiş… İlginç olan yanı da, dindar siyasetçilerimizin İslâm ülkelerini bu tımarhanecilik oyununa dâvet etmeleri… Neoliberallerin İstanbul’a Dünya Bankası ve Avrupa Konseyi üzerinden yürüdüklerini, üye ülkeleri kabul ettikten sonra AB’nin gündemine geldiğini de AKP Kurmayları saklamaya çalışıyorlar…

Şapka inkılâbı yapanlar, devrimlerini kadrolarındaki en dindarların başına kepi giydirerek başlattılar. Bu çerçevede siyasal İslâmcı kadroların farkına varmadan, Kemalistlerin yaptıkları şu tahribatlardaki katkılarının araştırılmasıyla, tarihimizin önemli bir gerçeği ortaya çıkarılacaktır. Bilhassa ANAP ve AKP dönemleri... Her iki dönemin en belirgin ortak özelliği cehaletleri… Devleti tanımadıklarını, dünya siyasetini bilmediklerini ve ilmi inkişaflardan haberdar olmadıklarını iş işten geçtikten sonra öğreniyoruz.

“İstanbul Sözleşmesi”ni millet nezdinde haklı çıkarmak üzere yine neoliberallerce fonlanan dizileri de hatırlarsınız. Anadolu, Karadeniz ve Şark kültürlerinin ortak karakterlerini harmanlayarak cehaletle hasta milletin damarına zerkedilen morfinin tesiri ile bu gün hem iç ve hem de dış barışı tehdit eden bu kanunun nasıl sahaya indiğinden hiç kimsenin haberi olmamış. Meclislerin demokrasilerde milletin kalbi mesabesinde olduğunu söyler dururuz. Şu halimizle de demokrasiden ne kadar uzak yaşadığımızı dünyaya göstermiş oluyoruz. Tatbiki mümkün olmayan ve bir süre sonra-Macaristan’da olduğu gibi-aklı başındaki devletlerce ortadan kaldırılacak bu deli saçması altındaki imzasını çekmekten imtina eden AKP’nin esas korkusu neoliberallerin hışmına uğramak olmalı… Aydınlanmış Batı kamuoyu biliyor ki; dünyanın 50 devletinde kürtajı normalleştirmek, kadınları yuvalarından uçurmak ve eşcinsel nikâhını kanunlaştırmak gibi insanlık dışı çalışmalarının tamamını küresel boyutta organize edenler neoliberallerdir. Berlin’de ve Köln’de milyonlarca insanı toplayarak organize eden bu hareketin, Londra üzerinden AKP’ye baskısının küçümsenmeyecek boyutta olduğunu, parti kurmayları iyi bilirler.

Netice: Bizim gibi, diğer ülkeler de İstanbul Sözleşmesi ile ortaya çıkan kaosun farkına varacaklardır. Bu kanunu siyasal İslâm görünümlü bir parti değil de bir başka parti hazırlamış olsaydı, millet normal seçimleri bile beklemezdi. Fakat dinî ve millî değerlerin istismarıyla önce hipnoz edilmiş ve sonra da rüşvetlerle kamplara ayrılmış halkımızın vehametin farkına varması da zaman alacaktır.

Okunma Sayısı: 3133
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • zeynep

    12.5.2020 15:15:34

    naturalizmin pis kokusu nasıl da duyuluyor sözleşmede... vahyin sesini bastırmaya çalışıyorlar akıllarınca. "Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır. Kafirler isterlerse hoşlanmasınlar" (Sâf suresi 8)

  • LeylaNur

    12.5.2020 10:24:09

    Meclisimizin böyle bir anlaşmaya imza atması ve halkın bihaber olması beni dehşete düşürüyor. Gerçekten de demokrasiden ne kadar uzağız. İnşallah en kısa süre içinde bu anlaşmayı ülkemiz adına ve örnek olma cüretini gösterdiğimiz diğer müslüman ülkeleri adına feshedebiliriz. Ellerinize sağlık, göz açıcı bir yazı olmuş

  • Hıdır

    11.5.2020 23:45:47

    Temennimiz bu milletin beden ölçülerine uygun olmayan maddelerin tekrar müzakere edilerek uygun hale getirilmesidir.

  • Gazi

    11.5.2020 17:10:14

    Ermeni kilisesi açıklama yapıyor bu sözleşme değerlerimize aykırı diye. Macaristan parlementosu karar alıyor ve itiraz ediyor. Milletvekili çıkıp neye oy verdiğimizi bilmiyorduk diyor. Aynı hassasiyeti bizim diyanetten de beklerdik. En azından herkesin dem vurduğu milli ve manevi değerlerimize sahip çıkaydınız yeterdi. Avm ler açık camiler kapalı.

  • Bülent

    11.5.2020 16:45:37

    Önemli bir konuya temas etmişsiniz.Proplemin çözümünü de anlatacak makalenizi bekliyoruz.

  • İsmail Atak Cebecili

    11.5.2020 15:28:40

    TENKİT EDİLEN bahse konu Sözleşme; AB'ye girmek için değil, belki de girmemek, orayı müslümanlara çirkin göstermek için imzalanmıştır. Yazar yazısında bahsediyor, işin arkasında, İngiliz ve ABD'nin karanlık güçleri var. Ülkemizde öğrencilerine başörtüsü üzerinden ayrımcılık yapan ve zulmeden, sonra da Pensilvanya'ya yerleşen öğretim üyeleri var.

  • Fatma

    11.5.2020 15:17:35

    Cok önemli bir konuya değinmişsiniz din üzerinden yapılan bunca hukuksulular tv lerden cekinmeden baş örtusüyle. tehditvari konusan sevda noyanın arkamızda cok ciidi. Bir güc var yanarız cok kan akıtmadıgımıza ne yazıkkı din simsarlariının provakatıv söylemleri rabbim korusun güzel ülkemi fırsatçılardann

  • Hüseyin

    11.5.2020 14:56:40

    Avrupanın iş ahlakını, ilmini, iktisadi büyümesini, çevreyi koruma duyarlılığını alacağımıza, İstanbul sözleşmesi ile avrupanın dinsel ve cinsel ahlakını aldık. Onu da kendi dejenerasyon kalıplarımıza dökerek yeniden imal ettik. İşin tuhaf tarafı sözleşmeden en çok şikayet edenler, sözleşmenin çıkmasına katkıda bulunanlar !!! Bir yasa çıkarılırken hiç mi okunmaz, ne getirir ne götürür diye ,hiç mi düşünülmez !!! Neden çıkarıldı istanbul sözleşmesi, Ab ye üye olmak için. Ab 'ye girildi mı hayır. Ab' ye üye olmak için istanbul sözleşmesi gibi ağır bir bedel ödendi. Karşılığında ab bileti ne yazık ki alınamadı. Geldiğimiz aşamada, ağzımızdan Allah çıksa da biz istanbul sözleşmesiyiz nihayetinde . Hedonistiz, egoistiz, kapitalistiz. Siyasiyiz, kaprisliyiz pek haysiyetliyiz hayretler içerisindeyiz !!!

  • Abdurrahman KOÇAK

    11.5.2020 14:17:48

    Bahsi geçen iki siyasi oluşum başlarkan az miktarda aklı selim insanları kadroya aldılar kısa bir süre sonra onlarıda tasviye ettiler.Bulunduğumuz illerdeki seçilmişlere bakarsak durumu daha net anlarız.Tüm bunların yegane çaresi Bediüzzamanın tespitine kulak verip dini mukaddesleri siyasete alet etmemek, din adına siyaset yapmamaktır. Vede meşrutiyeti yani kamil manada demokrasiyi uygulamaktır.

  • Abdurrahman KOÇAK

    11.5.2020 14:15:59

    Siyasetin dinin mukaddeslerinin kullanıldığı ve parmak hesabına indirgendiği toplumlarda demokrasiden bahsedilemez.Bahsedilsede mecazi olur.Düşünce, akıl devreden çıkar hisler devreye girer ve fanatik bir taraftarlık devreye girer.Neticede bu ve bunun gibi dışarıdan göderilen veya muhtevasına bakılmadan alınan her şey parmak hesabının çokluğu ile kabul edilir.Geçmiş zaten geçmiş fakat geçmişin hatalarından beslenerek orataya çıkan Anap ve Akp dönemlerindeki hemen hemen tüm icraatlar maddi manevi tamamı İstanbul sözleşmesine benzer şekildedir.Hamasi nutuklarla sloganlarla yetişen insanlar aklı selim düşünemez sadece liderin ve grup başkanlarının el ve göz işaretlerine bakarlar.Aynı insanlar çıkan sonucuda istisnalar hariç savunurlar

  • Hüseyin İlhan

    11.5.2020 13:32:26

    Allah razı olsun.Fitne ve tahribat durmuyor.Muhafız ve tamirata çalışanlara çok ama çok gayret etmek düşüyor.

  • barış

    11.5.2020 12:02:17

    İslamcı diye tv lere çıkarılan kadınlara bakınca feministlerden daha feminist erkeklerden daha erkeksi olduklarını görüyorum. bide kadınların her yerde çalışmaya teşvik edilmesi, desteklenmesi hep birbirinin tamlayıcı parçaları

  • Zübeyir

    11.5.2020 10:27:39

    Ehemmiyetli meseleyi dile getirdiğiniz için teşekkür ederiz Şükrü Ağabey. Bununla beraber, diğer husus Dünya Af Örgütü vb. gibi global bir çok kurumların "bu sapkınlıkları" temsil etme yönündeki gayretleri. Bu "global sapkınlık" temsilciliğine karşı ne yapılacak? Müslümanların ve dindar isevilerin ne gibi görevleri var bu sapkın cerayanı durdurmada? Daleletin fenden gelmesinin izalesi, cehaletten gelene göre çok zor idi. Şimdi bu sapkınlıklar da hürriyet, zulmü engelleme, eşitlik perdelerinde geliyor.

  • Atilla

    11.5.2020 09:56:02

    yüreğine sağlık Şükrü Bulut. Kanayan bir yaraya daha parmak bastınız. Dindar idarecilerin, muhafazakâr toplumlarda icraatları noktasında hiç sirgulanmadan her yasaları nın kabul görmesinin sancılarını yaşamak zorundayız. Cehalet ne kötü bir şey.. kaleminize bereket.

  • Özdemiroğlu

    11.5.2020 09:20:30

    Bu günkü Salihoğlu'nun yazısında; Filistin meselesi ve I. Dünya Savaşı Dönemi ve sonrasında milletimizin ve devletimizin maküs talihi için elinden geleni eksik etmeyen İNGİLTERE! Azami dikkat!

  • Şendoğan Erdoğdu

    11.5.2020 06:28:16

    Tebrikler. Rabbim bu güzel yazınız siyasal islamcılara körü körüne bağlanan ve destek veren vatandaşlarımızın uyanmasına vesile olur inşaallah. Baki selamlar

  • Mehmet Demir

    11.5.2020 06:07:34

    Yerinde ancak bukadar net bir Şekilde detaylandırılır, Teşekkürler hocam.

  • Veli Kul

    11.5.2020 05:40:04

    Alman Hukuku gerek Avusturya gerekse Isvicre icin her daim bir ölcek olmustur. Millet olarak Din Dil ve Irk olarak ortak yanlari olmakla beraber örf ve adetlerinde de ortak paydalar bulunmaktadir. Türkiyenin Sivil (Medeni) Kanunlarini bu ülkelerden birinden almasi, Islam Dini, Örf ve Adetlerimizle tamamiyle örtüsmüyor. 1900 tarihli Alman BGB si 1907 senesinde kabul edilen Isvicre ZGB Medeni Kanunlarina temel teskil etmektedir. Bir kanun tasarisinin tesekkülü icin kafa yoran hukuk profesörleri ve meclis üyeleri o ülkenin evlatlaridir. Türkiye'ye o kanunlar birebir tercüme edilerek, hazirlop alinmasi CILT NAKLI GIBIDIR, olmaz, olamaz. Kanun serhlerine, yorumlarina baktiginizda Türkiye ye o kanunun yorumu da birebir tercüme edilerek alindigini görüyorsunuz. Böyle ADALET DAGITILAMAZ.

  • Hayati

    11.5.2020 05:29:36

    Tesbitleriniz güzel. Vakıa da ortada. Kadına yönelik şiddeti hepimiz görüyoruz.Bu zulüm ve haksızlığı durduracak tedbirler hakkında bir şey söylememişsiniz

  • Hüseyin kıymık

    11.5.2020 04:54:25

    Zehiri dost görünümlü olanların eliyle içiriyorlar... Süfyanizmin dördüncü devresini nifak perdesiyle örterek icra ediyorlar.. Milletin son kalesi olan aileyi bitirerek livatayı meşrulaştırarak milleti dinamitliyorlar... Maalesef bu icraatın faillerine karşı çıkmayı sanki dine karşı çıkma gibi gösteriyorlar... Ne dehşetli bir durum mehdinin askeriyiz diyenleri bile hipnozladılar... Rabbim küçük bir askerini (virüsü) ikaz için gönderiyor ama uyku derin hipnoz ise dehşetli... Teşekkürler güzel bir değerlendirme..

  • Dr. Bahtiyar Aziz

    11.5.2020 04:26:28

    "Fakat dinî ve millî değerlerin istismarıyla önce hipnoz edilmiş ve sonra da rüşvetlerle kamplara ayrılmış halkımızın vehametin farkına varması da zaman alacaktır."...Ah zulme rızasıyla musibetleri Gazap bulutları gibi başının üstüne toplayan milletim. Uyan ki sabahın alem-i İslamın sabahı olsun. Uyan ki altında yatan kemiklerin sızısı dinsin. Şimdi uyan ki Haşire uyandığında yüzün ak olsun.

  • Veli Kul

    11.5.2020 04:19:58

    AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN Kanun Numarası : 6284 Kabul Tarihi : 8/3/2012 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih: 20/3/2012 Sayı : 28239 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 52

  • Muhammed ALBAYRAK

    11.5.2020 00:52:48

    Allah razı olsun Hocam. Herkesi uyuyor taklidi yaptığı şu zamanda, elini taşın altına koyarak böyle etraflı bir metin kaleme alıp tesir altındaki mahcup gönüllere eylediğiniz inayet inşallah Hakk'ın dergâh-ı izzetinde cemal ile karşılık bulur. Türk okurları olarak şükranlarımızı arz ederiz.

  • Bülent Derviş

    11.5.2020 00:44:57

    Allah yar ve yardımcımız olsun. İyiki Yeni Asyayız, Gazetemiz var ve var olmaya devam edecek inşallah. Risale-i Nur un Medyadaki tek seni.... Allah tüm Cemaat fertlerinden razı olsun 🤲🤲🤲

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı