Nurcanan Akbaş Aydın: “Bir iş üzerine eşimle adak adamayı (kurban) düşünüyorduk. Ancak biraz araştırdığımızda aklımız karıştı. “Adak Allah’ın takdirini (kaderi) değiştirmez. Ancak cimrinin malını eksiltir.” şeklinde bir hadis ve bununla ilgili dünyevî amaçla adak olunamayacağı yönünde yorumlarla karşılaştık. Sonuç değişmeyecekse adak adamanın hükmü nedir? Adağı bir dileğimizin gerçekleşmesi için Allah’a bir söz vermek olarak bilip ona göre davranacaktık. Sizden doğrusunu öğrenmek isteriz.”
Bize İstemek, O’na Dilerse Vermek Yakışır
Adak adamak bir nevi duâ hükmündedir. Adak adayan kişi, Allah’a söz vermiş olarak bir duâ içine giriyor. O duâyı takip ediyor, Allah’tan isteme şiddetini arttırıyor. Allah’a tahakküm edemeyeceğinden, işi ibadet kalıbına döküyor ve bir kulluk yapıyor. Bu kulluğunu ortaya koyuyor ve istediği şeyi daha bir ısrarla, daha bir yangıyla istemeye devam ediyor.
Bu ısrar ve yangı Allah’a karşı edebini bozacak dereceye varmıyor. Allah’ın dilerse vereceğini, dilemezse vermeyeceğini bilerek istiyor. Vermezse Allah’a küsmeyeceğini biliyor. Fakat Allah’ın vermesini istiyor.
Aslında bu bir tam kulluk ve tam duâ halinden başka bir şey değildir. Bize istemek, O’na dilerse ve hikmeti iktiza ederse vermek düşer. Bize ihtiyacımızı arz etmek, O’na dilerse ve hikmeti iktiza ederse ihtiyacımızı karşılamak düşer. Bize ağlamak, O’nun şenine ise dilerse ve hikmeti iktiza ederse ıztırarımızı gidermek suretiyle bizi güldürmek yakışır.
Aslında kul Allah’tan istediği şeyi, öyle yarım ağızla değil; işte aynen böyle, bir adakta istediği gibi istemelidir.
Bir Makamdan İsterken
Bir validen bir hacetini nasıl istersin? Önce randevu alarak, randevu günün gelince geciktirmeden kapısına giderek, ceketini ilikleyerek, önünde saygıyla eğilerek, efendimli, sayınlı, hürmetli konuşarak, hacetinin giderilmesine şiddetle ihtiyacın olduğunu bildirerek, gerekirse yalvarıp ağlayarak, bununla beraber takdirin yüksek iradelerinde olduğunu ifade ederek, sonra tekrar arz-ı hürmet ederek istemez misin?
Bu isteme işi tam bir yalvarma senfonisine dönüşmez mi?
Allah’tan da en az böyle bir modül içinde istemen gerekmez mi? Randevu almayacaksan bile, ceketini iliklemeyeceksen bile, -hoş, bunlara gerek de yok- bunların getirdiği ekstra kolaylıktan da yararlanarak, elini açtığında O’nun seni işitiyor olduğunun verdiği güven ve huzurla, en azından arz-ı hürmetini, saygını, yalvarmanı, gözyaşını, haşyetini, o şeye olan ihtiyaç derecesinde ciddiyetini ortaya koyman gerekmez mi?
Böyle bir ciddiyetle istediğin şey, eğer Allah’ın hikmetine uygunsa, Allah’tan red cevabı almaz. En azından dileğine denk bir lütuf ve ikramla rahmetini sana yar eder.
Adak ve Duâ
Bir işinin olmasını isteyen kişi, adak adayarak vereceği bir miktar sadakayı işinin olmasına bir ivme kazandırmak, bir adi sebep yapmak istemektedir. Yoksa adak adayınca işinin olmasını garantiye almış değildir. Adağın iş bitirme garantisi yoktur. Ama adak kullukta bulunma garantilidir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (asm): “Adak, kaderden hiçbir şeyi değiştirmez. Ancak cimri kişiden adağı sebebiyle bir mal çıkarılır.”1 buyurmuştur.
Adakla cimrilik arasında ne alâka vardır?
Aslında hepimizde şöyle ya da böyle bir miktar cimrilik vardır. Birisi Allah için üç kuruş istese elli türlü renge gireriz, vermemenin yollarını ararız. Oysa bir işimizin olması söz konusu olunca, garanti olmasa da, bir kurban kesmek gibi büyükçe bir malî yükün altına girmekten geri durmayız. Bu biraz cimrilik, biraz bencillik, biraz menfaatçilik, biraz ben merkezli oluş değil midir?
Bir de alacağımız garanti olsaydı, almak için neyimizi verirdik kim bilir?
Duâda da, adakta da o işimizin olup olmaması Allah’ın hikmetine bağlıdır. Allah’a tahakküm etme yetkimiz ve hakkımız yoktur. Dilerse ve hikmeti iktiza ederse kabul eder ve istediğimizi verir. Dilerse vermez. Ama inşallah duâmızı ve adağımızı en azından kulluk olarak kabul eder.
Dolayısıyla sonuca etkisi olmasa bile adak adamak ve duâ etmek bir ibadettir.
GÜNÜN DUÂSI
Allah’ım! İbadetimizi kabul buyur! Duâmızı kabul buyur! Adaklarımızı kabul buyur! Taksiratımızı bağışla! Hatalarımızı ört! Ayıplarımızı setreyle! Bizi kulluğuna kabul eyle! Âmin.