Diyarbakır’dan okuyucumuz: “Gülün İlahi marifet için önemi üzerinde durur musunuz?”
Her Gül Bir Mühürdür
Güller ve çiçekler Allah’ın eşsiz güzelliğini ve isimlerini kâinâta îlân eden birer îlâncıdırlar. İnsanoğlu için birer rahmet mesajıdırlar.
Yaratılışça ve sanatça gül, diğer varlıklar içinde Üstad Bedîüzzaman’ın ifâdesiyle, “en latîf bir yüz.”dür.1
Her bir gül bir mühür, her bir çiçek bir imzâdır. Her bir mühür ve imza, gül gibi, çiçek gibi yalnız Allah’a ait olan eşsiz bir sanat hârikâsı olarak insan oğlu için hazırlanmış bir iletidir. Her bir gül, insan oğluna dostça uzatılmış, Allah’ın güzelliğini haykıran güler yüzlü birer şahâdet parmağıdır.
Her bir gül bir güzellik gölgesidir. Bediüzzaman der ki: “Şu kâinatın mevcudâtı yüzünde tazelenen ve gelip geçen cemâller ve hüsünler, bir Cemâl-i Sermedî cilvelerinin bir nevi gölgeleri olduğunu gösterir.”2
Sonsuz Cennet Gülü
Bahçeleri gülsüz, ağaçları çiçeksiz bırakmayan Fâtır-ı Hakîm, kâinât ağacını Cennetsiz, yani gülsüz bırakır mı? Nitekim Kur’ân, kâinât ağacına sonsuz bir Cennet gülü yaratıldığının müjdesi ile doludur.
Gül ile bülbül, gerek yaratılışlarındaki latîf güzellik, gerekse söyleyişlerindeki şiirsi özellik bakımından insan oğlunun gönlünde ayrı bir taht kurmuşlardır. Şüphesiz tefekkür için tüm çiçekler en az bir gül kadar bulunmaz ve eşsiz birer yüksek değer taşıyorlar. Tüm çiçekler rahmet-i Rahmân’ın birer gülümsemesidir. Fakat örf-ü nasta tüm bitkileri temsilen, bitkiler içinde gül, çiçekler içinde sarı çiçek meşhur olmuştur. Mâlûm, Yunus da bir ilâhîsinde sarı çiçekle hasbihal eder.
Bedîüzzaman Hazretlerinin, tüm güller ve çiçekler adına, bir tepeciğin eteğindeki bir sarı çiçekle ilgili tefekkürünü hatırlayalım: “Bir bahar mevsiminde, garibâne, mütefekkirâne, seyahate gidiyordum. Bir tepeciğin eteğinden geçerken parlak bir sarı çiçek nazarıma ilişti... Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler onun mühürleridir, sikkeleridir.
Gülde Allah’ın Mesajı Okunmalı
Şu mühür tahayyülünden sonra, şöyle bir tasavvur geldi ki: Nasıl bir mühür ile mühürlenmiş bir mektub, o mühür, o mektubun sahibini gösterir; öyle de, şu çiçek, bir mühr-ü Rahmânîdir. Şu enva-ı nakışlarla ve mânidar nebâtât satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi bu çiçek Sâniinin mektubudur. Hem, şu tepecik dahi bir mühürdür. Şu sahrâ ve ova bir mektub-u Rahmânî hey’âtını aldı.
İşbu tasavvurdan şöyle bir hakikat zihne geldi ki: Nasıl bir mühür ile mühürlenmiş bir mektub; o mühür, o mektubun sahibini gösterir. Öyle de; şu çiçek, bir mühr-ü Rahmanîdir. Şu enva’-ı nakışlarla ve manidar nebatat satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi, bu çiçek Sâniinin mektubudur. Hem şu tepecik dahi bir mühürdür. Şu sahra ve ova bir mektub-u Rahmanî hey’atını aldı...3
Öyle anlaşılıyor ki, gülde Allah’ın yazdığı yüksek iletileri okuyan insan inşallah Allah’ın rızasını kazanarak Cennetin bir gülü makamına yükseliyor.
Dipnotlar:
1 Sözler, s. 319, 2 Sözler, s. 619, 3 Sözler, s. 623