Yavuz Bey: “Mi’rac ile ilgili çok sorularımız var: 1-Peygamber Efendimiz’in (asm) İsra esnasında bindiği Burak nedir? 2-Sidre-i Münteha’dan ötede bindiği Refref nedir? 3-Allah mekândan münezzeh olduğu halde Mi’rac’da belli bir yön ve cihete doğru gidilmemiş midir?”
BuzDağının Görünen Kısmı
İsra ve Mi’rac öyle bir hâdisedir ki, bize görünen tarafı, görünmeyen ve bize kapalı tarafına göre, buzdağının görünen kısmı kadar bile değildir. Önümüzde; iman etmekle yükümlü olduğumuz, üç beş dakikada olup biten, eşsiz bir semavî hâdise var. Biz, bu buzdağının görünen kısmından hareketle, görünmeyen kısmını çözmeye çalışıyoruz. Bu ise mümkün değil. Çünkü çözmeye çalıştığımız âlem, bu şehadet âleminden büsbütün farklı, büsbütün üstün, büsbütün eşsizdir!
İsra’yı anlatan bir, Mi’rac’ı anlatan on üç ayet ile her iki hâdise hakkında sayılı hadîs-i şerifler var. Ne ayetler, ne hadisler hâdiseyi detaylandırmıştır. Sadece birer tefekkür anahtarı kelimeler verilmiş: “Sidre-i Münteha”, “Ufuk-u A’lâ”, “Kâb-ı Kavseyn”, “Beyt-i Ma’mur”...
Bu kelimelerin bilinen manalarının arkasında, hangi melekût âlemleri gizli? Hangi bilinmeyen hâdiseler, Hazret-i Muhammed’in (asm) rü’yet ve müşahedesine açıldı? Nazar-ı Risalet ile Nazar-ı İlâhî –tabir caiz ise- nasıl birbirine mukâbil oldu? -Bu mülâkatın bir kısmı, “Et-Tahıyyâtü” adı ile okuduğumuz dua metnidir.1
MelekÛt İçinde MelekÛt
İsra ve Mi’rac’da melekût içinde melekût söz konusudur. Hâdisenin bize görünen kısmını çözememişken, bize görünmeyen kısmını anlamamıza imkân yoktur.
Yeryüzü ile gökyüzünün, bir hükümetin iki memleketi gibi birbiri ile alâkadar olduklarını beyan eden Bediüzzaman, hiffet ve letâfet içinde bulunan enbiya ruhlarının Allah’ın izniyle semaya gidebileceklerini2, cismaniyata nasıl cam ve su âyine oluyorsa, ruhaniyata da hava, esîr ve âlem-i misalin bazı mevcudatının âyine hükmünde, şimşek ve hayal sür’atinde bir seyir ve seyahat vasıtası olabileceklerini ve ruhanîlerin bu vasıtalarla hayal hızıyla nazîf yerlerde ve latîf menzillerde gezebileceklerini, bir anda binlerce yere girebileceklerini kaydeder.3
Böyle hafiflik ve letâfet içinde bulunan Peygamber ruhlarının, Mescid-i Aksa’da Peygamber Efendimiz (asm) ile namaz kıldıktan hemen sonra semâ katlarında bulunmalarını anlamak belki mümkün olabilir.
Beşerî Tasvire Sığmaz
Diğer sorularımıza gelince:
1- Buharî’deki rivayette Burak, katırdan küçük ve merkepten büyük, gözün erişebildiği yere kadar adım atabilen bir beyaz binittir.
2-Sidre-i Münteha’dan sonra getirilen Refref’i ise İbni Mes’ûd (ra), Ufuk-u A’lâ’yı kaplayıp seddeden yeşil perde olarak tarif etmiş; Kurtubî ise Refref’in, divan-ı İlâhî hâdimlerinden olup Kurb-u İlâhî’ye mahsus işlerin kendisine verildiği bir vasıta olduğunu beyan etmiştir.4
3-Allah Resulü’nün (asm), Allah’ın rü’yet ve kelâmına mazhar olmasının keyfiyeti bizce meçhuldür; sadece iman ederiz. Necm Suresi’nde dört ayet rü’yetten bahseder, fakat keyfiyet belirtmez. Rü’yetin keyfiyeti ile ilgili yorum yapmaktan kaçınmalıyız. Cenab-ı Hak bu rü’yet ayetleri ile neyi murad etmişse, onun vâki olduğuna iman etmemiz kâfîdir.
4-Peygamber Efendimiz (asm) Sidre’ye kadar kâinat içerisinde seyahat ettiği için, Cenab-ı Hakkın Esma-i Hüsna’sının tecellîlerini müşahede ettiği sema dairelerinde5 yön ve cihetin bulunması tabiîdir. Çünkü mekân içerisindedir. Ancak Sidre’den sonra, yani kâinatın ötesinde, yani vücup âleminde, yani Refref ile kurb-u İlâhî’ye müşerref olduğu anda belirli bir yön ve cihetin içinde bulunduğunu söylemek doğru olmaz. Kurb-u Zat’a ait olan Sidre ötesi, beşerî tasvir ve beyana sığmaz.
Mi’rac kandiline yaklaşıyoruz. Mi’rac kandilinizi tebrik ederim.
Dipnotlar:
1- Şualar, s. 555, 2- Sözler, s. 163. 3- Age., s. 178, 179.
4- Tecrit Terc. X/73, 74 5- Sözler, s. 518.