HAYAT TABAKALARI
Bediüzzaman Hazretleri hayat tabakalarını beşe ayırıyor: Birinci tabakada bizim yaşadığımız dünyevî hayat vardır. Bu hayat yeme, içme, yorulma, uyuma gibi cismanî olmaktan kaynaklanan çok kayıtlarla sınırlıdır.
İkinci tabakada Hazret-i Hızır ile Hazret-i İlyas Aleyhimesselâm vardır. Bu zatlar bir derece serbesttirler. Yani aynı anda çok yerlerde bulunabilirler. İstedikleri zaman yerler ve içerler. Ama yemek ve içmek zorunda değillerdir.
Üçüncü tabakada, Hazret-i İdris ve Hazret-i İsa Aleyhimesselâm vardır. Bu zatlar beşeriyet şartlarının üstünde melek gibi nuranî bir letafet kazanmışlardır. Dünyevî cisimleriyle semavatta bulunuyorlar.
Dördüncü tabakada şehitlerin hayatı vardır. Kur’ân’la sabittir ki, şehitler ölü değil, diridirler, hayattadırlar. Şehitler hak yolda hayatlarını feda ettiklerinden, Cenab-ı Allah onlara dünya hayatına benzer, fakat kedersiz ve zahmetsiz bir hayatı berzah âleminde lütfediyor. Onlar kendilerini ölmüş değil, hayatta biliyorlar. Sadece dünya hayatından da berzah hayatından da üstün bir hayata geçtiklerinin farkındadırlar. Ölüm nedir bilmezler. Ölüm acısını tatmamışlardır. Ölüm meleği onları dünyadan terfi ettirip, mübarek vücutlarını alarak daha üstün bir hayatla taltif etmiştir.
TOPRAK PEYGAMBERLERİ ÇÜRÜTMEZ
Beşinci tabakada ise diğer ölen insanların hayatları vardır. Bu tabakada insanlar ölüm nedir bilirler, ayrılık ve ölüm acısını tatmışlardır. Hayatları ruhanîdir.
Ölüm Peygamberler için de söz konusudur.
Nitekim Kur’ân’da şöyle buyurulur: “(Ey Peygamber!) Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.” 2 Keza bir diğer âyet de şöyledir: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz?” 3
Ancak Peygamberler de şehitler gibidirler, hayattadırlar ve diridirler.
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Bana salâvat okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha bitirmeden salâvatı bana ulaştırılmamış olsun.”
Bunun üzerine Ebu’d-Derda (ra):
“Siz öldükten sonra da mı ya Resulallah?” diye sordu. Efendimiz (asm):
“Evet, öldükten sonra da!” buyurdu. “Zira Cenab-ı Hak toprağa peygamberlerin cesedini çürütmeyi haram kılmıştır. Allah’ın peygamberi her zaman diridir, rızka mazhardır.” 4
NURANÎ RUH MİSALİ
Peygamber Efendimiz’in (asm) vefatında zahir planda şehitlik şartları da mevcuttur. Efendimiz’in (asm) ölüm hastalığına sebep olarak Hayber Muharebesi’nin sonunda bir Yahudi kadın tarafından zehirlenmesi gösterilir.
Zeynep binti Haris zehirli bir koyun ikram etti. Efendimiz (asm) ashabıyla beraber sofraya oturdular. Birer lokma almışlar, almamışlardı. Resulullah (asm) birden: “Ellerinizi kaldırınız. Koyun bana zehirli olduğunu haber veriyor!” buyurdu.
Kadın çağırıldı ve soruldu. Kadın itiraf etti. Dedi ki: “Peygamber isen zaten sana zarar vermez. Hükümdar isen senden kurtulmak için yaptım.” 5
Sahabeden Bişr bin Bera (ra) koyundan aldığı tek lokma ile zehirlendi ve vefat etti.
Bu zehirli lokmanın Resulullah’ın (asm) son hastalığında bir sebep olarak tesirli olduğu beyan edilmiştir. 6
Resulullah’ın (asm), ölümünden sonra bütün ümmeti ile irtibatının hayattaki gibi devam ettiğini, bunu nuranî ruhların aksi örneğinde açıklayan Bediüzzaman, meselâ der, “Hazret-i Cebrail (as) Dıhye suretinde huzur-u nebevîde bulunduğu bir anda, huzur-u İlahî’de haşmetli kanatlarıyla Arş-ı Azam’ın önünde secdeye gider. Hem o anda hesapsız yerlerde bulunur, evamir-i İlâhiyeyi tebliğ ederdi. Bir iş bir işe mani olmazdı.
İşte şu sırdandır ki mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye olan Hazret-i Peygamber (asm), dünyada bütün ümmetinin salâvatlarını birden işitir ve kıyamette bütün asfiya ile bir anda görüşür; biri birisine mani olmaz.” 7
Sallallahü Aleyhi Vesellem.
Dipnotlar:
1- [email protected] 2- Zümer Sûresi: 30. 3- Âl-i İmran Sûresi: 144. 4- Ebu Davud, Salat, 207; Nesaî, Cuma, 5,45; İbn-i Mace, Cenaiz, 65; Ahmed bin Hanbel, 4/8. 5- Mektubat, s. 166. 6- İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 222. 7- Sözler, 16. Söz, s. 223, 224.