Şu imtihan dünyasında başa gelen sıkıntılar, musîbetler insanın terakkisine vesiledir.
Ahirzaman olması hasebiyle; en dar daireden, en geniş daireye kadar çeşitli musîbetlere giriftar olmuş ehl-i iman. Bu noktada mühim olan sıkıntıların yaşanması değil, bunlarla nasıl mukabele edilmesi gerektiğidir. Problemlerin çözümünde sorun yaşanıyor ise, en dar dairedeki vazifenin akamete uğratılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Küçük dairedeki vazifelerde meydana gelen zaafiyet, müteselsilâne genişleyen sair dairelerde lâzım olan feraset ve basirete menfî surette tesir ediyor. Aynı şekilde lüzumsuz , geniş daireleri merakla takip etmenin neticesi olarak da, en küçük, fakat en önemli vazifenin olduğu dar dairede, sabır ve teenni ile çözülmesi çok kolay olan ufak bir sorun bile müşkül bir hal alıyor. Bu zamanın maddî ve manevî yaralarına bir merhem hükmünde olan Risale-i Nur’u ellerinde bulunduranlara çok büyük vazifeler düşüyor. Komşu, eş, dost, akraba mabeyninde ve en önemli hizmet birimlerimizden olan medreselerde; Risale-i Nur’ları okumak ve müştaklara da ulaştırıp okutturmak, büyük ehemmiyeti haiz bir vazifedir.
Böyle önemli bir vazife ihsan-ı İlâhî tarafından omuzlarımıza bırakıldığı halde, belki hiç vazife düşmeyen geniş dairelere ait mesaili en ince ayrıntılarına kadar bahsini etmek hikmete muvafık düşmüyor.
Günlük siyasî meseleleri çok süzgeçlerden geçirerek matbuat lisanıyla deruhte eden gazetemize havale edip, o kişiyi de gazetemizi okumaya teşvik etmek daha faydalı olmaz mı? Eğer ille de bir şeyler söylememiz gerekiyorsa, evvelâ muhatabımızın ihtiyacını tesbit edip, Risale-i Nur’un zaviyesinden bakarak, mümkünse ve faydalı olacağına kanaat getirirsek güzel bir üslûbla anlatabiliriz.
Meselâ, bir arkadaşımızın ya da kardeşimizin, desteklemiş olduğu partinin tarafgirliğine binaen zulme rıza göstermek manasında bir yola girdiğini gördün. Suriye meselesi, cemaat-iktidar kavgası ya da buna benzer hadiseler... Böyle bir durumda; “Bak kardeşim, iradeni elinden alamam. Elbette reyini istediğin yerde kullanabilirsin. Zaten seçimden seçime üzerimize düşen bir vazifedir. O an geldiğinde birbirimize tavsiyelerde bulunabiliriz. Fakat en azından her icraatlerine gözü kapalı evet deme ki, vebal altına girmeyesin. Hem belki onların bu haksızlıklardan geri adım atmalarına da vesile olursun” şeklinde bir girizgâh ile, kucaklayarak, Risale-i Nur’dan ilgili kısımları da kendisine okuyup, okumasına teşvik ederek ona yardımcı olmak, hizmet hesabına geçer.
Bu şekilde değil de, karşılıklı tartışmaya sebebiyet verecek ifadeler ve üslûb kullanarak; hem o meselenin anlaşılmasına mâni, hem de elimizde tuttuğumuz hakikatlere perde oluruz. Hele bir de bu, medresede, Üstadın “dost-düşman derste fark etmez” dediği bir hizmet zemininde yapılırsa, “hizmete ve bu hizmetteki kardeşlerin hukukuna tecavüz etmek” haricinde başka bir ifadeyle tarif edilemez maalesef.