Meşhur İngiliz yazarı Karen Armstrong, “Muhammed: A Prophet For Our Time” adlı kitabında Hz. Muhammed (asm) için şunları söyler:
“Elde ettiği başarıları anlayıp ders çıkarmak için, hem Müslümanların, hem de Batılıların Muhammed’in (asm) hayatını objektif bir şekilde okuyup incelemeleri lâzımdır. Muhammed (asm) hayatını zulüm ve istibdadı yok etmeye adamıştır. Kabileler arasında barış sağlayarak, uzun yıllar süren savaşlar ve kan dâvâlarına son vermiştir. İslâm âlemi ve Batı arasında meydana gelebilecek olan savaş felâketlerinden kaçınmak için, birbirimizi anlayıp ihtilâflarımızı çözmemiz lâzım. Hiç şüphesiz ki, bu işe başlanacak olan en kuvvetli nokta, Muhammed’in (asm) hayatını öğrenmektir.”
İnsanoğlunun yaşadığı buhranların kurtuluş reçetesi, Armstrong’un son cümlesinde gizli. Hz. Muhammed’in (asm) hayatını anlatan hadis ve siyer kitaplarının satırlarında, sayısız dertlere devâlar ve tiryaklar olduğunda hiç şüphe yok. Evet, dertlerine derman arayan hasta, Eczâhane-i Muhammedî’nin (asm) raflarına el atar atmaz mutlaka iyileşecektir.
***
Avustralya’da bulunan “İslâmî İlimler Araştırmaları Akademisi (İSRA)”, İslâm Peygamberine (asm) karşı yapılan saldırılara neşriyat yoluyla cevap vermeye çalışıyor. Resimli rehber tarzında hazırlamış olduğu “The Prophet of İslam Muhammed / İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (asm)” adlı kitap çokça dile çevrilmiş. Kitabın Türkçe çevirisini ise, çok büyük bir şeref duyarak ben yapıyorum hamd olsun. Çeviri yaparken, bazı bölümler beni derin düşüncelere sevk etti. Bu bölümlerden biri “Hz. İbrâhim ve Hz. Muhammed (asm)” bölümü idi.
“Lâ uhibbul âfilin/ Kaybolup giden şeyleri sevmem” diyerek insanlara tevhid dininin yolunu gösteren Hz. İbrahim’in (as) kıssasından öğreneceğim çok şey var diye, kendim için kısa kısa notlar tuttum. Bir buçuk milyar mü’min kalbin “Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi’l-hamd” diye teşrik tekbirleri getirmeye başladıkları şu mübârek Arefe gününde, Hz. İbrahim’in (as) tevhid dini uğruna çektiği sıkıntıları hatırlatır ümidiyle, tuttuğum notları sizlerle de paylaşmak istedim. İşte o notlar:
***
Ey nefsim! Hz. İbrâhim (as) Yüce Yaratıcı Allahu Teâlâ’nın emrine boyun eğme ve iman uğruna fedakârlık yapma konusunda, insanlık tarihindeki en büyük örnekleri vermiştir. Sırf “Allah’dan başkasını tanımam ve O’ndan gayrına tapmam” dediği için, Nemrut ve adamları tarafından ateşe atılmaya tahammül etmiştir. Allahu Teâlâ’nın emri üzerine, eşi Hacer ve emzikli oğlu İsmail’i susuz ve çorak Arabistan çölünde bırakmaktan bir an dahi tereddüt etmemiştir. Ve yine Allah’ın emri üzerine, yıllarca hasretini çektiği, yüreğinin sevinci ve ciğerpâre yavrusu olan biricik İsmail’i kurban etmek için gözünü dahi kırpmamıştır.
Peki sen iman uğruna hangi dertlere katlandın ve hangi fedakârlıkları yaptın?
***
Ey nefsim! Allah emrediyor diye nefsimizin hoş gösterdiği şeylerden vazgeçersek, iman uğruna yaptığımız bu fedakârlığımızın mükâfatını mutlaka görürüz. Bu konuda Hz. İbrâhim’i kendimize örnek alalım.
Şöyleki; iman âbidesi olan Hz. İbrahim’in (as) fedakârlıkları karşısında Rabbi onu asla yalnız bırakmamıştır. Enbiya Sûresi 69. âyette buyurulduğu üzere, ateşe “Ey ateş! İbrâhim üzerine soğuk ve selâmetli ol!” diye emrederek, ateşin Hz. İbrâhim’i yakmamasını sağlamıştır. Susuz ve çorak Mekke çölünün ortasında, Zemzem suyunu fışkırtmış ve insanların akın akın buraya gelmelerini sağlamıştır. Hz. İbrâhim (as) Allah’ın emri üzerine biricik oğlu İsmail’i kurban edeceği anda, İsmail’e bedel kurbanlık koç göndermiştir. Gördüğün gibi, Allahu Teâlâ’ya tevekkül eden kesinlikle kurtuluşa ermiştir.
Peki, başına gelen sıkıntılara karşı senin tevekkül derecen ne âlemdedir?
***
Ey nefsim! Şu âyeti okuyunca, salâvât-ı şerifelerde Hz. İbrâhim’i de zikretmemizin hikmetini anladım. Evet, Hz. Muhammed’e (asm) olduğu gibi onun ceddi Hz. İbrâhim’e (as) de vefa borcumuz vardır. Rabbimin salât ve selâmı bütün Peygamberlerin hâssaten Hz. Muhammed (asm) ve Hz. İbrâhim üzerine olsun. “Muhakkak ki Hz. İbrâhîm’e insanların en yakın olanı elbette ona tâbî olanlar ve bu peygamber (Hz. Muhammed (asm) ve ona inananlardır. Ve Allah, mü’minlerin dostudur.” (İbrâhim Sûresi 67-68. âyetler.)
***
Ey nefsim! Cenâb-ı Hak, Kâbe-i Şerif’i “Beytim” olarak tanımlamış ve “sevap kazanma ve güven yeri” olarak vasıflandırmış ve burayı temiz tutmamızı emretmiştir. Peki, mü’minin en yakın mâbedi hükmünde olması gereken evlerimiz ve çok daha önemlisi bedenimizdeki “Beytullah” olan kalbimiz ne âlemdedir?
Evlerimizin maddî temizliği için günlerce uğraşırken, asıl temizlik olan mânevî kirlerden arındırmamak akıl kârı mı? Mâneviyattan yoksun olan veya sathi ibadet edilen bir evde hiç huzur olur mu?
Lütfen şu âyet üzerinde derin derin düşün ve evinin durumu hakkında kendine pay çıkar:
“Biz tâ o zaman bu Beyt’i, (evi) insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makâm-ı İbrâhim’den kendinize bir namazgâh edinin. Ayrıca İbrâhim ile İsmail’e şöyle ahid verdik: “Beytimi, (evimi) hem tavaf edenler için, hem ibâdete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!” (Bakara Sûresi 125. âyet)
***
Ey nefsim! Eşinle beraber bir ömür yaşayacağın evin eşiğinden ilk adımını attığında, beraberce secdeye kapanıp iman ve ihlâsla Rabb’e el açıp, huzur ve güven içinde ibadet edebileceğin bir yuva ve muvahhid evlâtlar temennisinde bulundun mu?
“Ey Rabbimiz, ikimizi de yalnız senin için boyun eğen Müslümanlar kıl; soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen Müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibâdetimizin yollarını göster, tevbemizi kabul et. Hiç şüphesiz Tevvâb sensin, Rahîm sensin.” (Bakara Sûresi 128. âyet)
***
Ey nefsim! Allah emrettiği için oğlunu kurban etmeye götüren Hz. İbrâhim (as), Allah’a itaat etmesine engel olmak için karşısına çıkan şeytanı üç defa yedişer taşla kovmuştur. Sen de, yedi defa “Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” diyerek Allah’a yönelmene engel olmak isteyen nefsinin vesveselerinden kurtulmaya çalıştın mı?
Not: Muhterem okuyucularım; Allah katında en makbul gün olan şu mübârek Arefe Gününde, halis duâlarınız içinde bu satırların yazarı olan biçâre kardeşinizi ve ailesini de unutmayın. Kurban Bayramınız mübârek olsun.