“Sizin hayırlınız, ailesi için hayırlı olandır. Bana gelince ben, aileme karşı sizin en hayırlı olanınızım.” Hadis-i Şerif (Tirmizî, İbni Mace)
Peygamberimizin (asm) dünyasında kadının yeri çok önemlidir. Kur’ân’a muhatap olmak noktasında kadınla erkek arasında bir fark yoktur. İbadet sorumluluğu açısından kadınlar da erkekler de aynıdır.
Peygamberimizin (asm) getirdiği hakikatlere ilk iman eden insan hayat arkadaşı Hz. Hatice (r. anha) idi. Korku ve tereddütle eve gelen eşine destek olmuş ve onunla birlikte namaz kılmıştı. Hz. Hatice’nin (r.anha) vefat edinceye kadar Peygamberimizin (asm) en büyük destekçisi ve yardımcısı olduğunu siyeri okuduğumuz kadarıyla biliyoruz. Hz. Hatice’nin vefat ettiği yılı Peygamberimiz (asm) “Hüzün yılı” olarak vasıflandırmış ve sonraki yıllarda eşinin fedakârlıklarını hep yâd etmişti.
Peygamberimizin (asm) aile mensuplarına verdiği değeri bilen bazı sahabeler isteklerini doğrudan doğruya ona iletmek yerine aile fertleri üzerinden iletmeyi tercih ediyorlardı. Hz. Ayşe (r.anha) ev hayatlarıyla ilgili şu ibretli tesbiti yapar: “Elbisesini diker, ayakkabısını tamir ederdi. O diğer erkeklerin evlerinde yaptıkları şeyleri yapardı.”
KIZ EVLÂTLAR-TORUNLAR
Torunlarından biri Hz. Zeynep’in kızı Ümame idi. Peygamberimiz (asm) Ümame omzunda olduğu halde namaz kıldırdı. Rükua varınca onu indiriyor, kalktığında yine omuzuna alıyordu. Namazı bitinceye kadar bunu yaptı.
Habeşistan’a hicret eden Sahabeleri koruyuculuğu altına alan Necaşi, Peygamberimize (asm) üzerinde altından bir mühür bulunan takı hediye etmişti. Peygamberimiz (asm) onu torunu Ümame’ye göndererek “Yavrucuğum bunu tak” dedi.
HÜLÂSA
Hz. Peygamber’in (asm) dünyasındaki kadınlar insan ve mü’min olarak değer görür, değerli olduklarını hissederlerdi. Peygamberimiz (asm) onlara değer verdiğini her hareketiyle hissettirirdi.
Kadın o günün şartlarında günlük hayatın içinde, kulluk bilinciyle hareket eder, yer alırlardı. Günümüzde bitip tükenmek bilmez ve her daim ifsad komitelerinin fırsat bilip perde olarak kullandığı kadın-aile problemlerini ibretle müşahede ederken kendimize soruyoruz: Mü’min kadınlar ve mü’min erkeklerin Asr-ı Saadet’te yaşanan bu tabloları tefekkür ederek günlük hayatlarında ihlâsla aksettirmeleri gerekmez mi?
Bediüzzaman Hazretleri’nin Sünnet-i Seniyye Risalesi’ni bir de bu gözle yeniden okumalı.
Ne dersiniz?