Hak daima üstün gelir. Ona karşı galebe edilemez. (Hadis-i Şerif)
KHK yani kanun hükmünde kararnameler ile tanışmamız 1980 ihtilâlini izleyen günlere rastlar. Eğitim ve meslek hayatımda acısını bir şekilde fazlasıyla yaşadım.
O yıllarda Anayasa’da olmamasına rağmen KHK dolayısıyla işinden, okulundan uzaklaştırılan binlerce kişi vardı. Hapishaneler doldu taştı. Hapsedilmeyenler de başka bir tür ceza gördüler. Kılık kıyafet yönetmeliği yüzünden kimi başörtüsü, kimi sakalı, gümüş yüzüğü dolayısıyla kazandığı hakları elinden alındı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kavramı ile tanışmam da o yıllara rastlar. Çoğu insan adaleti orada aradı.
Devletimiz ihlâl edilen insan hakları için tazminat ödemeye mahkûm edildi. Hatırladığım kadarıyla ödenenler koca bir servetti…
GÜN GELİR DEVRAN DÖNER
Gün geldi devran döndü. Dindar kimliğini üzerinde kılık kıyafeti ile taşıyanların cezalandırıldığı bu ülke başörtülü “first lady”leri de gördü. Hemen her meslekte yer alan başörtülü hanımları da…
Kılık Kıyafet Yönetmeliği dolayısıyla işinden, okulundan atılan binlerce kişiye de hakları iade edildi.
Kıssadan hisse: Yanlış hesap Bağdat’tan döner, hak ve adalet sonunda yerini bulur.
Gurur duyuyoruz.
FIRTINALI GÜNLER
Ülkenin her kesiminde “at izinin it izine karıştığı” kâbus dolu fitne günleri yeniden geldi.
Bir çok cana mal olan 15 Temmuz Darbe Kalkışmasının faturasını ülke olarak ödüyoruz. Dinî hizmetlerini devletin işleriyle karıştırmak ve kan dökmek elbette büyük bir cürüm. Adalet ve hukuk bu işe karışanların cezalandırılmasını gerektirir. Suç işleyen cezayı hak eder.
Bununla birlikte 80’li yıllarda tanıştığım KHK yine gündemde.
Hapishanelerde yargılanmayı bekleyen, mesleğinden, işinden, okulundan ayrılan, ihraç edilen on binlerce kişi var. (İçinde doğmamış bebeklerin, ak saçlı anne babaların da olduğu acı çeken aile fertlerini saymıyoruz.)
Mail kutuma gelen yüzlerce mesajdan anladığım tek şey içlerinde çok masumların da olduğu. Onların bir an önce dinlenip, belgelerle, şahitlerle suçlulardan ayıklanması haklarının iade edilmesi gerekiyor.
İnsan olmak adalet ve hakka riayeti gerektirir.
Adalet ve kalkınmayı şiar edinenlere, hayat rehberi seçenlere bu yakışır.
HÜLÂSA
Kur’ân’ın emri olan ve Peygamberimizin (asm) ümmetine bir nevi vasiyetnamesi hükmündeki “Veda Hutbesi”nde de yer alan “Birinin hatasıyla bir başkasının cezalandırılmaması” düsturunu devamlı kendimize hatırlatmamız gerek.
Aksi takdirde insanlığımızı kaybetme tehlikesi var!