Her anne baba çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek ister.
Günümüzdeyse çocukları daha iyi yetiştirme telâşı kimi zaman yarış haline gelir. Dünyaya daha gelmeden bu yarış sosyal medya hesaplarında paylaşılan tören, şölen, parti fotoğraflarıyla açığa çıkar. Bebek ana babanın “yapılandırılması gereken bir projesi” olarak büyür, ergen olur.
AHİRZAMAN EBEVEYNLERİ
Bu tabloya şaşırmamak gerekir. Zira bu zaman eski zamanlara benzemediğinden “terbiye-i medeniye” esas alındığından evlilik tercihinden itibaren aile binasının temelleri “terbiye-i Kur’âniye”den uzakta atılır. Evlilikte eş tercihleri, nikâh hazırlıkları buna göre yapılır. Elbette çocuk dünyaya geldiğinde eğitimi de bu temeller üzerine yapılanır.
Oysa ki, her bir çocuk anne baba için emanettir. Nefislerin azgınlaştığı, ben merkezli ana babaların, aile büyüklerinin hızla çoğaldığı ahirzaman günlerinde çocukların “İlâhî bir emanet olduğu” hakikati çoğu zaman unutulur.
ÇAĞLARI AŞAN NEBEVÎ EĞİTİM SİSTEMİ
Peygamberimizin (asm) çocuk eğitim sistemi ile ilgili düsturları okuduğumuzda sistemin ifrat ve tefritten uzak, itidalli dengeli bir temel üzerine oturduğunu fark ederiz.
O (asm) Hz. Ayşe’nin (r.anha) ifadesiyle “yaşayan bir Kur’ân” olarak sevgi, saygı, iman hakikatleri, adalet, şefkat ve merhametle yoğrulmuş bir eğitiminin nasıl yapılacağını bize gösterir. Yanına küçücük bir çocukken gelen Hz. Enes (ra) ve Hz. Zeyd bin Haris’in (ra) aktardıklarını kaynaklardan okuduğumuzda ortaya çıkan tablo böyledir. Bu eğitim korkutma ve nasihatten ziyade, yaradılıştan gelen duyguları incitmeden, kişilik sınırlarına hürmet ederek, şefkatle gerçekleştirilir. Fıtrata yerleştirilen duygular varlık âlemini kuşatan hakikatler ile bağlantılıdır. Âdeta fıtrî “manevî elbiseler” olarak her bir çocuğa doğuştan özel olarak giydirilmişlerdir. Bu hisler “rıza-i İlâhî” dairesinde ergenlik dönemine kadar geliştirmeye gayret etmek ana babaların vazifesidir. Bu sebeple, evlâtlarımızı Rabbimizin verdiği ve bir gün hesap soracağı bir “emanet” olarak kabullenmek çocuk eğitimi konusunda çok yardımcı bir hakikattir.
HÜLÂSA
Hz. Adem ‘den (as) itibaren bütün peygamberler aile hayatlarını ve çocuk eğitimini “emanet-i İlâhî” üzerine yapılandırmışlar, rıza-yı İlâhîyi maksad yapmışlardır. Sözgelimi Hz. İbrahim (as), Hz. Nuh (as), Hz. Şuayb (as), Hz. Lokman’ın (as) kıssalarında bu nebevî eğitimin ipuçlarını görürüz.
Evet, her çocuk apayrı bir dünyadır. O dünyanın anahtarları ise nebevî sistemin içindedir.
Rabbimiz bütün anne babalara ahir zaman fırtınaları içinde bu önemli vazifeyi hakkıyla eda edebilmeyi nasip etsin!