Dövizdeki durdurul(a)mayan anormal tırmanışa bağlı olarak kâğıt ve matbaa malzemeleri başta olmak üzere girdi maliyetlerinin de en az ikiye katlanması, gazetecilik ve yayıncılık faaliyetlerini şimdiye kadar benzeri görülmemiş bir krize sürükledi.
İktidar medyası, kendisine verilen ayrıcalıklı imkânlarla bu krizden etkilenmemiş gibi bir görüntü verse de, iktidar desteği çekildiği anda hepsinin bir anda çökeceği herkesin bildiği bir gerçek.
Nitekim bu desteğin bir kısmının kaynağı olan İBB kaybedildikten sonra, iktidar medyasının bir kesimi ânında silindi.
Benzer bir âkıbet, genel seçimden de öyle bir netice çıkması durumunda diğerlerini de bekliyor.
Ama görünen o ki, yandaşlarını alabildiğine kayırırken bağımsız ve eleştirel medyayı “düşman” ilan edip, bertaraf etmek için elindeki bütün imkânları sonuna kadar kullanan bu iktidar, yargı tacizlerini de, resmî ilan ve basın kartı hakkı gasplarını da bunun için irtikâp ediyor.
Beceriksizlikle mi, yoksa kasıtla mı izah edilmesi gerektiği noktasında yoğun tartışmalar yapılan ekonomik politikalarıyla patlattığı döviz krizi ise işin tuzu biberi oldu.
Zaten var olan kriz, dövizdeki “çılgın” tırmanışla iyice şirazeden çıktı.
Bütün sektörler bu ortamdan çok kötü etkilenirken, öteden beri ihtiyaç listesinin en alt sıralarında yer alan gazete, dergi, kitap üretimi çok daha fazla sıkıntıya girdi.
Açıkça görünen o ki, bu krize yol açan hukuk tanımaz, adaletsiz ve antidemokratik iktidar zihniyetini demokrasi içinde sandıkta oylarımızla tasfiye edinceye kadar bu sıkıntıyı çekeceğiz.
Ama o aşamaya varıncaya kadar “ayakta kalabilmek” dahi başlı başına bir mesele haline gelmiş durumda.
Hele Yeni Asya gibi, kendi yağıyla kavrularak bugünlere gelmiş, resmî ilan gibi yasal bir hakkı gasp edilmiş ve özel ilan kanalları da doğrudan veya dolaylı müdahalelerle kapatılmış bir gazete için durum çok daha zor ve kritik bir boyuta ulaştı.
Bu çetin handikapı aşabilmek için her zamankinden çok daha farklı bir hassasiyetle gazetemiz başta olmak üzere yayınlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor.
İmkânı olanların, en az “artı bir gazete” daha alıp uygun adreslere ulaştırması, Külliyat başta olmak üzere yayınlarımızdan gücü ölçüsünde fazla miktarda alıp dağıtması veya dağıtan ekiplere sponsorluk yapması, dergi aboneliklerine kuvvet ve destek vermesi son derece önemli.
Bu noktada cezaevlerine ve kıraathanelere yönelik kitap ve gazete kampanyalarının olabildiği ölçüde desteklenmesi de.
Keza Yeni Asya Neşriyat’tan çıkan ne kadar kitap varsa, tamamını bir takım olarak düşünüp, o kitaplardan bir kütüphane seti oluşturarak, bu çerçevede ayrı bir kampanya da organize edilebilir.
Okurlarımızın bu noktadaki teklif ve tavsiyelerini de bekliyoruz.
Tekrar edelim:
Bu ağır tabloda kelimenin tam anlamıyla son derece ciddî bir “hayat-memat” meselesiyle karşı karşıyayız.
İşin şakası yok.
52 yıllık tarihimizde yaşadığımız sıkıntı ve krizleri nasıl el birliğiyle hizmetlerimize ve neşriyatımıza daha fazla sahip çıkarak aştıysak, inşaallah bu durumu da öyle aşacağız.
Allah yardımcımız olsun.