İman dolu bir gönül elde etmek, fazilet dolu bir hayat sürmek içindi her şey...
Konya Ovasından Üstada bir çiçek sunabilmek, fazileti sükûnette arayıp Üstadı gönüllerimizde yer edip, tefekkürlü bir gün geçirmekti gaye.
Konya’nın Karaaslan mevkiine doğru yol alıyoruz. Umut dolu gözler ağabeyleriyle sımsıcak bir muhabbete dalıyor, İnce patika yolları aşıp piknik alanına vardığımızda, ağabeylerimiz evet evet her şey tefekkür içindi diyebiliyordu Elhamdülillah...
‘’Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle tatmin olur’’ (Rad Sûresi âyet 28) şiarınca tefekkür konuşmaları bizlerin kalplerinde bir mutluluk belirtilerini meydana getirmeye başlamıştı.
Ali ihsan, Hasan, Cafer, Hakkı, İsmail, Hüseyin, Aslan... Daha niceleri her konuşmalarında talebelerinin yüreklerine tefekkürnameden hatıralar sunuyordu. Bir taraftan yemekler yenirken diğer taraftan Risâle-i Nurlardan, nimetten nimetullaha varmanın yollarını aralıyorlardı.
Öğle vakti gelmiş kutlu buluşmaya doğru yönelmiştik. Abdestlerimizi bir taraftan alırken, gönül insanları abdestin faziletini anlatıyordu...
Tek bir ruh, tek bir can, ağabey kardeş omuz omuza namaza durduk. Allah için geldiğimiz piknikte Allah için omuz omuza başlar secdeye indi. Her secdeye inişte o meftun başlar, Ya Rab bu kardeşlerimize selâmet ver diye vecdeye gelmişti.
Namazdan sonra gönül insanlarını kâinat bekliyordu. Belki de Üstadı özlemişti her bir taş, her bir toprak tanesi...
Tefekkürde zirveye ulaştığımızda sohbeti bitirmiş bir kısım ağabeylerimizden bazı hatıratlar dinliyorduk, Zirvede sunulan her bir gönül insanının sunumu, adeta bir Risâle-i Nur dersini haykırıyordu...
“Bir azim eğer iman dolu bir kalbe girerse,
İnsan da o imandaki son sırra ererse,
En azgın ölümler ona zincir vuramazlar,
Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar.”
Zirvede ki her bir genç Said,
Ben kalksam ve dirilsem imanımla yücelsem
İçimdeki benliği tek tek eritsem
Ebubekir aşkını duysam kalbimde
Beynimi kemiren şirkten kurtulsam
Hicreti kendime yoldaş edinsem
Mağaranın eşiğinde güvercin olsam diyordu...
Karaaslan adeta dile gelmişti Bismillah diyordu...
Allah için yapılan her Risâle-i Nur dersi Resule hasret yapılıyordu, Üstadı dinleyerek... Marifetullah gezimizi genç şakirtlerle futbol oynayarak devam ettik. Top oynarken dahi hizmet için nasıl oynanması gerektiğini bilerek ve bir şakirde yakışır şekilde oynuyorlardı. Fenafilihvan düsturunu bilen kardeşlerimiz her golü başka kardeşine attırmaya talipti. Geleceğin imanlı gönülleri şimdiden vazifey-i aslilerinin dersini aldıklarını her hallerinden belli ediyorlardı. Basket maçları, voleybol maçları, atletizm yarışmaları kardeşlerimizi coşturuyor, adeta kardeşliğin doruğuna varıyorlardı.
Pikniğimiz bitmişti, biraz buruk bir halet içerisindeydi. Üzülüyorduk, ama üzüntümüz geçiciydi. Çünkü biliyorduk pikniğimiz bitse bile Tefekkürümüz Allahın lütfuyla devam edecekti...