"Gerçekten" haber verir 31 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Vehbi HORASANLI

Şehit sınıf arkadaşlarım



1998 yılındaki “Denizkurdu 1” tatbikatından sonra birçok bahriyeli arkadaşım gibi ben de sarsıldım. Sınıf arkadaşım Deniz Kıdemli Üsteğmen Arif Ekmekçi’nin şehit olduğu haberini almıştık.

Kaptan babasının aşıladığı deniz sevgisiyle büyüyüp Sualtı Taarruz Komandosu (SAT) olan Arif Ekmekçi’nin Karadeniz’in derinliklerine gömülen cesedi, tam 15 yıl sonra bulundu. Adeta “Ölümüm denizden olsun, neticede geniş bir kabirdir” dercesine şehadet şerbetini içmişti.

Yıllar sonra yapılan cenaze töreni ile sınıf arkadaşım Arif, şehitlikteki istirahatgâhına defnedilmişti.

Arif ile aynı gemide iki yıl birlikte görev yapmıştık. O, gemideki görevini bırakıp daha zor olan SAT komandosu olmayı, kafasına koymuştu bir kere. Cenâb-ı Allah’tan rahmetini ve mağfiretini esirgememesini niyaz ediyorum.

Bizim sınıfın ilk şehidi Arif değildi. Bora Gürgan isimli bir başka sınıf arkadaşım da erken yaşta kanser hastalığından vefat etmişti.

Bora ile Gölcük’teki Orduevinde bekâr subaylara tahsis edilen odada kalmıştım. Çok mütevazi bir kişiliği ve dost canlısı bir karakteri vardı. Fakat onun bir özelliğini aradan 26 yıl geçmesine rağmen asla unutmadım.

Bahriye Mektebinin ilk yılında Ramazan ayı oldukça problemli başlamıştı. Okulumuzda misafir öğrenci olarak bulunan Libyalı öğrencilere iftar ve sahur yemeği çıkarıldığı halde Türk öğrencilere oruç yasağı konulmuştu. Buna rağmen ben ve Bora’nın da bulunduğu 15 arkadaşım oruç tutmaya karar vermiştik.

İftar saati geldiğinde elimizdeki birkaç parça yiyeceği bir araya getirir, teneffüshanede yaptığımız çayla birlikte âfiyetle yerdik. Yasakları deldiğimiz için mi, ya da doğruluğuna inandığımız değerlere sahip çıktığımız için mi bilemiyorum fakat hayatım boyunca en çok zevk aldığım Ramazan ayını o zaman geçirmiştim.

Ertesi yıl, yeni okul komutanı ile birlikte bu anlamsız oruç yasağı kaldırılmış diğer arkadaşlarımla beraber güzel bir Ramazan ayı geçirmiştik. Bu güzel uygulama birkaç yıl daha devam etti. Fakat bizim sınıf mezun olduktan sonra yine yasakçı zihniyet ortaya çıkmış, oruç tutan öğrencilere yasaklar konulmuştu.

Fakat bu dönemde uygulanan yasak daha ağırdı. O sırada öğrenci olan bir subay arkadaşım çok üzülerek yaşadığı olayları anlattı. Güya oruç yasak edilmemişti, fakat yemekhaneye girme mecburiyeti getirilmişti. Oruç tutan öğrenciler yemekhaneye girmediği takdirde ceza alıyorlardı. İftar saati yemek saatinden birkaç saat sonra olduğu için yemek yiyemedikleri yetmiyormuş gibi bir de oruçlu iken guruldayan mide ile yemekleri seyrediyorlardı.

Şimdi nasıl bir uygulama var, bilemiyorum. Fakat yetkilerini kötüye kullanan bazı yöneticiler sayesinde insanlar çok hikmetli Ramazan ayının güzelliklerinden istifade edemiyorlar. Belki bizim yaptığımız gibi haksız yasaklara direnerek daha fazla sevap kazanabilme imkânları var ama bu yasaklar niçin konulur hâlâ anlayabilmiş değilim.

İşte diğer bir sınıf arkadaşım Arif gibi bir bir ölümün kıyısında dolaşıyoruz. Ölüm piyangosunun ne zaman hangimize çıkacağı belli değil. Yıllar önce Bora ve daha sonra Arif’in gittiği yere, hepimiz gideceğiz. Onlar şanslı, zira görevi başlarında ve vatanı korurken öldüler. Şehitlik rütbesine ulaştılar. Bizim ne zaman ve ne şekilde öleceğimizi Allah bilir. Fakat Cenâb-ı Allah’tan en büyük dileğim, imanla, yani Ona ve bize yüce dinimizi tebliğ etmekle görevlendirdiği Hazret-i Peygamber’e (asm) inanarak ölmeyi nasip etsin.

31.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.08.2008) - Bir darbe, ülkemizi 48 yıl geriye götürdü

  (26.08.2008) - Kafkaslardan esen yeller

  (23.08.2008) - Meçhul kahraman

  (21.08.2008) - “O goley”

  (14.08.2008) - İstiklâl Savaşı tarihi yeniden yazılmalıdır

  (28.05.2008) - Her şeyden evvel bize lâzım olan nedir?

  (24.05.2008) - Romanya Türkleri

  (07.05.2008) - Brezilya Müslümanları

  (20.04.2008) - Gine’den selâmlar

  (22.03.2008) - Sonsuza kadar genç kalma isteği

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır