"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vakıflık ve sırr-ı şeffafiyet

Abdullah Emre BENLİCE
12 Ocak 2015, Pazartesi
Şeffafiyet sırrını ve vakıflığı bir arada kullandığımın sebebi; Güneşin şeffafiyet sırrına mazhar olduğu gibi, vakıflığın da şeffafiyet sırrına mazhar olması gerektiğindendir.

Üstad Risale-i Nur’da şeffafiyet sırrıyla ilgili ve vakıflığa dair şöyle bahsetmektedir: 

“Hem şeffafiyet sırrıyla, bir zerre-i şeffafenin küçük göz bebeği güneşin aksini almasında, denizin geniş yüzüne müsavidir.”1

“Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir.”2

Evet bu satırlarla beraber kudsî bir hizmet olan vakıflık müessesesine bakalım. Bu kudsî vazife güneşten daha parlak bir vazife ise o zaman vakıflık müessesesinin de şeffafiyet sırrına mazhar olması lâzımdır. Peki bu sırra nasıl mazhar olunur? Kendini bu kudsî hizmete vakfettiğini düşünen herkesin öncelikle nuranî olması, şeffaf olması, temiz ve pak olması lâzımdır ki, O ehadiyet tecellileri her bir hizmetkâra yansısın ve onda yansıyan her tecelli idare ettiği şahıslardada gözüksün ve bu tecelli dalga dalga şahs-ı manevî dediğimiz yapıdada gözüksün, tecelli etsin ki şeffafiyet sırrına mazhar olduğumuz anlaşılsın.

Öyle de kendini vakfetmiş kişi tek bir şahsı, hikmete uygun bir şekilde idare edebildiği gibi, denizler kadar büyük olan o cemaatin şahs-ı manevisini de yara aldırmadan, istikametini bozdurmadan hizmet edebilsin. Netice itibariyle şeffafiyet sırrına erişmiş bir hizmetkâr için bir şahsa gösterilen hürmet, şefkat, merhamet ve verilen hizmet şahs-ı maneviyede gösterilebilmeli ve müsavi olmalıdır. Eğer müsavi olamıyor, denge sağlanamıyorsa o hizmetkâr nuranî ve şeffaf olmaya gayret sarfetmelidir. Bir an evvel kendisine gelip ve özüne dönmelidir. 

Bunun sonrasında her hizmetin halisâne, muhlisâne meydana geldiğini ve onun sadece şeffafiyet sırrınca O’na ayine olması gerektiğini anlayabilir. Bizleri istihdam edenin O olduğu, bizleri büyük bir nimetle nimetlendirdiğini fark edebilir. Eğer böyle olmazsa, büyük bir fahirle neye uğradığını şaşırıp, hem kendine hemde yapmış olduğu hizmetin kudsiyetine zarar verebilir. Bu gibi zararlara, hatarlara uğramamak ve uğratmamak için güneşlerden daha parlak bir hakikate hizmetkâr olduğumuzun farkındalığıyla yaşamamız ve bu farkındalıkla beraber istihdam olunduğumuz bu hizmetin içerisinde bizi istihdam eden Hâlıkımıza çokca şükredip istihdamiyetimizin daim olması için çokca duâ edip iltica etmemiz lâzım ve elzemdir.

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Sözler sf. 152 Yeni Asya Neşriyat (Yeni tanzim).
2- Said Nursî, Şuâ’lar sf. 493 Yeni Asya Neşriyat (Yeni tanzim).

Okunma Sayısı: 1842
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı