Birilerinin hoşuna gitmeyen internet haberlerine genellikle birilerinin hoşuna gitmeyen üslûp bahane edilerek ve çoğunlukla yargı tarafından “erişim engeli” koyuluyor. Ya da yine birilerinin rahatsız olacağı haberlerin basın yoluyla yayınlanması yine yargı aracılığıyla engelleniyor.
Bu uygulamaların insan hakları karnemizi kırdığı açık. Yapılanların hukuka uygun olup olmadığını takdirinize sunabilmek için önce konuyla ilgili kuralları ele alacağız.
Anayasanın 28. maddesi şöyle:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
“Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usûlünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
“Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümlere, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
“Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usûller kanunla düzenlenir.”
Anayasanın 13. maddesine göre de “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”.
Yani Kanunlarda yer alacak düzenlemelerin ve dolayısıyla uygulamanın yukarıdaki iki esaslı hükme aykırı olmaması gerekir.
Bakalım: 5187 sayılı Basın Kanununun “Basın özgürlüğü” başlıklı 3. maddesi şöyle:
“Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. ./. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.”
İnternet Yayınlarının Düzenlenmesi Hakkında Kanunda “İçeriğin çıkarılması ve erişimin engellenmesi kararları ile yerine getirilmesi” başlıklı 8. maddede şu hüküm var:
“İnternet ortamında yapılan ve içeriği aşağıdaki suçları oluşturduğu hususunda yeterli şüphe sebebi bulunan yayınlarla ilgili olarak içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine (hâkim veya mahkemece) karar verilir.” (Hükmün devamında kısa bir liste var.)
Son yıllarda verilen erişim engeli ve yayın yasağı kararlarının yukarıya aldığımız mevzuata şeklen uygun olduğu açık da en başta bir kısmını verdiğimiz Anayasa hükümlerinin ruhuna ne kadar uygun?
Sorunun cevabını AYM’nin bireysel başvurular üzerine verdiği çok sayıda “hak ihlâli var” kararları kısmen gösteriyor.
Uluslar arası gözlemciler de ülkemize bilhassa bunlara bakarak kırık not veriyor ve “basın hür değil, muhalefete baskı var, demokrasi askıda” diyor.
Reform diyenler önce buralara el atmalı.