"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’ın siyasetle ilişkisi-3

Ahmet BATTAL
19 Ekim 2025, Pazar
(Dünden devam)

26. O dine hizmette iman-hayat-şeriat sıralamasını iyi bilir ve uyulmasını herkese tavsiye eder. 

27. O ömrü boyunca, henüz on beş yaşlarında iken “siyasetteki muktesit meslek” hakkında aldığı bir hayat dersini takip ve tatbik etmiştir. 

28. Onun bu siyasî mesleğinin ana unsurları şunlardır: 

“Siyasî parti kurmaya çalışma, aday olarak siyasî rekabete girme, ilmin ve imanın izzetini muhafaza et, devlete ve siyasete hak ettiği kadar değer ver ve hayatında gerektiği kadar yer ver, siyasî meseleler ve mesailer senin asıl işin olan iman hizmetine engel olmasın. Ama siyasete yön vermekten, ruh üflemekten ve siyasetçiye Kur’ân nurunu ders vermekten de geri durma. Zira Kur’ân’ın bilhassa adalet ve hürriyet dersini almaya onların da ihtiyaçları var. Yeter ki bu nasihat siyasî tarafgirliklerden uzak, temiz ve yüksek bir sosyal mevkiden yapılsın.”

29. O “siyasetli cemaatler” kurmaya çalışanlara “iman cihetinde elbette kardeşiz, ama siyaset noktasında kardeş değiliz, talebelerimi bu sebeple sizden ve tarzınızdan uzak tutuyorum” demiştir.

30. O, vicdan hürriyeti çağında, dindarların devletten ve topuzdan uzak durarak ve sivil ve ihlâslı alanda kalarak din hizmeti yapmalarının gerekliliğini görmüş, iki eliyle nura sarılmış, talebelerini de siyaset topuzlarından yani devleti elde etme ve elde tutma gayretlerinden uzak ve sivil alanda tutmuştur. 

Her kim ki dine hizmet için bu çağda devleti yani siyaseti ve/veya bürokrasiyi gereğinden fazla önemsiyorsa onun tabiriyle “Nurcu” değil “Topuzcu”dur. Zira böyle bir dünyada, insanların İslâmiyet’e gönüllü olarak girmesi; fetihlerle, kılıç zoruyla, devlet ve mahalle baskısıyla münafıkane “girmiş gibi yapması”ndan çok daha ihlaslı ve kıymetlidir. 

31. Ona göre; devlet demokratların elinde olsun, din ve vicdan hürriyetini tanısın, dindarlara gölge etmesin, dini de siyasete alet etmesin ve ettirmesin, yeter. 

32. O Kur’ân’ın dört esasından biri olan adaletin de dersini vermiştir. Devleti, “masumun hakkını korumaya öncelik veren adalet” demek olan adalet-i mahzayı tatbike teşvik etmiştir. Bazı masumları da feda etmek pahasına da olsa suçluları bir şekilde mutlaka cezalandırmak gerektiğini savunan toptancı cezalandırma anlayışını reddetmiştir. 

Zira herkes bilir ki tarih boyunca adalet-i izafiye yani göreceli ve nisbî adalet perdesi altında büyük zulümlere yol açılmıştır. 

Zira devletin, “kamu düzenini korumak” gibi farazî gerekçelerle de olsa, masumların hayatını ve hakkını görmezden gelmesi zulümdür ve bizzat devleti suçlu yapar ve hatta hayduda dönüştürür. 

33. Ona göre adil devlet ancak hukuk devletidir ve asr-ı saadetteki gibi “cazibe devleti”dir. Zira dünya daima iki kutupludur ve adil devlet “ülkesine kaçılan devlet”tir. Zalim devlet ise “ülkesinden kaçılan devlet”tir. 

Son söz: Tekâmül kıymetlidir. Bediüzzaman’ın dostlarına kardeşlik; kardeşlerine ise talebelik yakışır. Bu da ancak kalplerimizi onun manevi mirası olan Risalelere açmakla ve ön yargısız okuyup hakikatiyle anlayıp tam tatbik etmekle mümkün olur.

Okunma Sayısı: 207
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı