Gençler bilmiyor.
Bilen yaşlılar da neredeyse unutmuş. Ama Semra Özal merkezli “Papatyalar” 80’lerin sonundan itibaren ANAP’ın hem iktidarını ve hem de -aslında zaten olmayan- partiliğini bitirdi.
Elbette güzel bazı şeyler de yapmaya çalıştılar, ama çoğu “purolu hayat, ah ne rahat, bak keyfine, yan gel de yat” modunda idiler.
AKP ise 19. senesinde benzer bir türbülansa girmiş durumda ve sağlam çıkması da mümkün değil. Sosyal medya çalkalanıyor.
Gencecik insanların uyuşturucu bağımlısı ya da gösteriş budalası olması elbette sevinilecek bir durum değil.
Hepimizin hem kendi çoluk çocuğu adına ve hem de milletimizin geleceği adına ders ve ibret alması ve çözüm düşünmesi gereken şeyler bunlar.
Ama iktidardaki siyasilerin ve bilhassa güvenlik bürokrasisinin başındakilerin “bizim de görevimiz gereği bildiğimiz, ama söylemediklerimiz var, bir söylemeye başlarsak görürsünüz gününüzü” diyerek ve belden aşağıya gönderme yaparak siyasî savunma yapmaya çalışması âcizliğin göstergesi.
Ya da basındaki ak trollerin, yine işi muhalefete yıkmaya çalışıp, olayı “sizin kokainciniz bizimkinden daha kötü” noktasına taşıması yanlış ve kimse yutmuyor.
Konu gençlerimizin kötü alışkanlıklarından ibaret olsa idi mesele ortak mesele olurdu ve hem mesele ve hem de çözümü siyasallaşmazdı. Ama aktroller ne kadar örtmeye çalışsalar da maalesef konu bu değil.
Konu AKP’nin Papatyaları ve bunları doğuran siyasî rahim.
Her şehirde bir Çukurambar var. (Hem “çukur” ve hem de “ambar”. Adı bile garip ve ironi dolu.)
Her şehrin siyaset çukurunun muktedirler ambarında, bir şekilde devletten beslenen, kafasını haram dumanla tütsüleyen ve karnını haram parayla şişiren çok sayıda “partili genç” var. (“Ak” partili demeye dilimiz varmadı).
Bunların müsebbibi elbette hepimiziz. Zira “bir çağ yangını bu” ve “masum değiliz hiçbirimiz”. Ama asıl sorumluluk elbette siyaseti denetimsiz bırakan ve bundan nemalanan iktidar.
Bu sebeple iktidardakilerin ve taraftarlarının “genç muhalifler de haylazlık yapıyor” diyerek yukarı fırlattığı çamurların yapışacağı yer, kafalarını kuma gömmüş değillerse, yine kendi suratları. Zira on dokuz senenin siyasî sorumlusu AKP.
Biz AKP’nin dondurma gibi eriyişine üzülüyor ya da seviniyor değiliz. Biz, siyasetin, memleketin ve insanımızın içine düşürüldüğü duruma üzülüyor ve çıkış yolu bulunması için duâ ve gayret ediyoruz.
Çare belli. Siyaseti “tek adam”ın hatırı “için” değil, “dimdik” ve “adam gibi” yapmak. Denetim mekanizmalarını yeniden çalıştırmak.
Çok ah alanların güncel şiir demeti şöyle:
“Nargilemin marpucu da gümüştendir gümüşten, / bir kez tadın aldım ya, ben vaz geçmem bu işten!”
Ya da “nargileli-dumanlı hayat, denetimsizlik-oh ne rahat, / bin cipine-git kongrene, dön evine-yan gel de yat.”
Ama bu millet de bir şiir yazacak elbet…
Belki de destan!