Son iki skandalı mutlaka duydunuz.
Birincisi:
“Biz terörist değiliz, yargısız infazlarla mağdur ediliyoruz, KHK’li olmak suçlu sayılmak için tek başına yeterli değildir” gibi haklı gerekçelerle hak arama mücadelesine girişen bir kısım 20 Temmuz KHK Darbesi mağdurlarının yapmayı planladığı toplantı “devlet yetkisi kullanan” kişilerce ve hoyratça engellenmek istendi ve kısmen de başarıldı.
Ama bu engelleme, KHK’lıların sesinin, bilhassa sosyal medyada, daha da gür çıkmasına sebep oldu ve olacak. Hak arama mücadelesi daha da güçlenecek ve bu hukuksuzlukları muktedirlerin başına belâ olacak.
Elbette “KHK’lıların hepsi masumdur” denemez. İçlerinde suçlular da var olabilir.
Ama KHK’lıların hepsinin suçlu olduğunun söylenemeyeceği de açık.
Zira suçluluk KHK ile değil, ancak yargı kararı ile belirlenir ve kesinleştirilir. Ve suçluluğu kesinleşmedikçe herkes masumdur.
Kendisini savunma hakkı dahi verilmeden, nerede ve kimlerce hazırlandığı meçhul listelerle bir gece ansızın gıyaplarında damgalanmış olan bunca insanın hak aramak için bir araya gelmesinden ve birbirini desteklemesinden daha normal ve daha hukuka uygun ne olabilir?
Bunu engellemeye çalışmak kime ve neye hizmet eder?
Hükümet yetkisini kullananlar bu tür gayrı ciddî kararlar ve davranışlarla devleti hukuktan hızla uzaklaştırıyorlar.
Ayıp, günah, yazık ve zulüm. Olan Türkiye’ye oluyor.
İkincisi:
Aynı gün, Yeni Asya’nın Kocatepe Camii’nde Bediüzzaman’ın adıyla okutmak istediği mevlit de yine devlet yetkisi kullananlarca engellenmiş.
Hem de saçma sapan iki gerekçeyle. Kocatepe çok merkezî bir konumdaymış ve merkezî ezan buradan okunuyormuş!
Üstelik bu mevlit engeli ilk değil ve yıllardır aynı sıkıntı devam ediyor. Bu sene sadece gerekçeler biraz daha renklenmiş(!) oluyor.
Hükümetten Ayasofya’yı ibadete açmasını bekleyenlerin de dikkatini çekmesi gereken bir durum bu.
Camileri Bediüzzaman’ın mevlidine kapatanların, Bediüzzaman’ın camilerle ilgili en önemli tavsiyesi olan “Ayasofya’yı açın” emrine kulak tıkamasını biz şahsen garip karşılamıyoruz.
Bu sebeple “bu iktidar artık gitmeli” diyoruz.