Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkışından sonra siyasette yeniden bir devr-i sabık muhabbeti dönüyor.
Bazıları maalesef “yaratma” kelimesini de kullanarak “yok şöyle yapacağız, yok böyle etmeyeceğiz” deyip duruyor.
Yaratan ve yaratacak olan Allah’tır. Ve o imhâl etse de ihmal etmez.
Yani mehil verir, tövbeye dâvet eder, ama günahında ısrar edenin defterini bu dünyada da O dürecek ve asıl hesabını da öbür dünyada yine O görecektir.
İnsana düşen ise adaletle hükmetmektir.
İktidar değiştiğinde, önceki iktidar döneminde kudretine dayanarak konusu suç olan emri vermiş olan da o emre uyarak suç işlemiş olan da yargılanır ve yargılanmalıdır.
Hukuk devletinde bağımsız yargı hukuka aykırı kuvvet kullananı iktidar değişikliğini beklemeden yargılar.
Bizim gibi ancak guguk devleti olanlarda ise ancak iktidar güç kaybettikten sonra ve bir devr-i sabık defteri açılarak hesap görülür. O da yarım yamalak olur. Zira gecikmiş adalet çoğu zaman adalet değildir.
Bu yargılamalarda da elbette sadece suçlulara ve sadece suçunun cezası neyse o ceza verilmelidir. Bunun adı “devr-i sabıkın defterlerini açmak”sa açmaktır.
Önceki dönemin defterlerini devletin adaletine ebediyen kapatacak tek şey zamanaşımıdır. Ancak bilindiği üzere bazı suçlar zamanaşımına uğramaz. İşkence ve soykırım bunlardan biridir.
Geçen haftalarda Almanya’da eski bir SS subayının Auschwitz toplama kampı sebebiyle ve üstelik yüz yaşında iken soykırım suçundan yargılanışını medyadan izledik. Hem üzüldük ve hem de sevindik.
Üzüldük, zira bir suçluyu dünyada yargılama işini ölüm döşeğine kadar geciktirmek nasıl bir adalettir.
Sevindik, zira bir suçlunun yüz yaşında da olsa dünya yargısından paçasını kurtaramamış olması muhteşem bir adalettir.
Ama şuna eminiz, bu dünyada cezasız kalan çok suçlar var ki Cehennemi şimdiden öfkesinden köpürtüyor.
Yani Allah zaten bütün defterleri zamanaşımı filan olmaksızın açacak ve mizanın hazırlanmasından sonra kapatıp hesabını-mahsubunu görecek.
Biz bu dünyada ne yapacağız?
Eskiye sünger çekmeyeceğiz. Görmezden gelmeyeceğiz.
Elbette toplumsal barış için bazı fedakârlıklar yapılabilir ve yapılmalıdır da.
Ama adalet duygusunu sarsmamaya çalışarak. “Ne yaparsak yapalım, nasılsa yanımıza kâr kalıyor” dedirmeden.