Siyasetteki kirlenme ve temizlik arayışları sebebiyle dokunulmazlık konusu yeniden gündeme geldi.
Bazı milletvekilleri, adeta meydan okurcasına “kaldırın dokunulmazlığımı, hodri meydan” diyorlar.
Bilhassa iktidar partisine mensup olanlar için ilk bakışta güzel bir mertlik.
Ama bazı ciddî mahzurları da var.
Tartışmalar “birinin-ikisinin değil, hepsinin dokunulmazlığı kalksın” noktasına gidebiliyor. (TV’lerdeki “sığ suda derinlik ölçme” programlarında örneklerini görüp üzülüyoruz.)
Oysa bu nokta demokrasi adına fevkalâde sakıncalı.
Öncelikle, hiçbir milletvekili “kendi adına” mecliste değil. Adı üzerinde “vekil” durumunda.
Ve ona oy verenler onu oraya “ona dokunan bana dokunmuş olur, buna asla izin vermem” diyerek adeta bir zırhla gönderdiler.
Şimdi bazı vekillerin o zırhı çıkarıp çıplak şövalyeliğe soyunması “medyatik” olabilir, ama makul değil. Zira her şey medyadan ibaret de değil.
İşte Gergerlioğlu örneği önümüzde.
Adeta dilimizde tüy bitti. Yıllardır yazıp söylüyoruz:
Milletvekili dokunulmazlığı 1876 Anayasasında “bile” vardı.
Zira dokunulmazlık demokrasinin ön şartı ve gereği.
Siyaset bilimi ya da siyaset tarihi okumamış olanlar bilemeyebilir, ama okumuş yazmışın bilmemesi ya da tecahül-ü arifaneye yatıp bilmezden gelmesi garip bir durum.
Birileri “milletvekilinin dokunulmazlığı olmasa ne olur ki” diyebilir.
Söyleyelim:
- Hukuk devleti ölür. Devlet polis devletine döner. İçişleri Bakanı en güçlü adam olur. Siyasetin tepesinde kılıç sallar, vekillerin ensesinde boza pişirir.
- Meclis göstermelik ve hatta “kukla Meclis” olur. Kritik oylamalardan önce güvenlik bürokrasisi alet edilerek iktidarı ve gücünü muhafaza hesabına yapılacak bazı minik güvenlik operasyonlarıyla ve göz altılarla Meclisin bütün dengeleri alt üst edilebilir.
- Böylece siyasî iktidar hiçbir zaman seçimle devrilemez. Halkla devlet arasındaki bağ kopar. Demokrasi taraftarlarının en büyük hayali suya düşer ve suyu da inek içer!
Bütün bunları, çok değil, daha on üç ay önce 11 ila 14 Haziran 2020 günlerinde “Siyasetin Dokunulmazlığı” başlıklı dört günlük yazı serimizde bu köşede ayrıntılı olarak işlemiştik. Atıf yapmakla yetinelim.
Birincisinin linki:
https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/siyasetin-dokunulmazligi_521860
Allah siyasetçimize de “bilim” adamımıza da medya uzmanımıza da show azmanımıza da demokrasiyi koruyup geliştirecek basiret ihsan eylesin. Amin.
***
Not: Önceki günkü yazımızda AKP Genelinin Başkanının Yardımcısı Mustafa Şen’in partinin web sayfasındaki özgeçmişinde “Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde Doktora çalışmaları yaptı.” yazmış olmasını eleştirmiştik.
Müdakkik bir Kardeş okuyucumuz www.biyografi.info/kisi/mustafa-sen web sayfası linkini paylaştı ve gördük ki bu Büyüğümüz el’an “Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktorasına devam etmekte” olan bir “akademisyen”(!) imiş.
Okuyucumuza teşekkür ediyoruz.
Genel başkanının lisans diplomasını biz tartışamayız, ama yardımcısının doktorasını artık tartışırız.
Niyetimiz muhabbet…