"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ergenekon’da bize düşen?

Ahmet BATTAL
15 Ağustos 2013, Perşembe
Ergenekon dâvâsında ne noktadayız? ETÖ kısaltmasına artık gerek kalmadı diyebiliriz. Zira mahkeme böyle bir terör örgütünün varlığını tesbit etti, örgütün icraatlarını deşifre etti, üyelerinden bir kısmını teşhis etti.
Şimdi Yargıtay temyiz incelemesi yapacak.
Yargıtay için üç ihtimal var:
Birinci ve en düşük ihtimal: “Böyle bir örgüt yok, deliller var demek için yeterli değil. Kararı bu sebeple bozuyorum.”
İkinci ve en kuvvetli ihtimal: “Örgüt var, deliller yeterli, ama bazı sanıklarla ilgili verilen kararlar yanlış veya eksik, kararı onlar yönünden bozuyorum.”
Üçüncü ve yine zayıf bir ihtimal: “Örgüt var, delilleri de tamam, kararda sanıklarla ilgili bir hata da yok, kararı tasdik ediyorum”.
Halkın konuya yaklaşımı da şöyle:
Birincisi marjinal bir kesimin yaklaşımı: “Ergenekon diye bir ‘terör’ örgütü yok. Sadece siyasî bir oluşum var ve bu oluşum ‘gerçek vatanseverler’den oluşuyor. Ama iktidarı elde eden vatan hainleri ya da onların şuursuz uşakları bu vatanseverleri safdışı etmek için adliyeyi kullanıyor.”
İkinci ve daha fazla sayıda kişinin katıldığı yaklaşım: “Terör örgütü var, devlet ve yargı bu örgütü çökertmeye çalışıyor, ama bu arada bazı deliller karartılıyor ve diğer bazıları da abartılıyor ve hukuken masum bir çok kişi de siyaseten farklı görüşte oldukları için bu kapsamda cezalandırılıyorlar.”
 Üçüncü ve en büyük ekseriyetin yaklaşımı ise şu: “Örgüt var, ama sadece bir kısmı çözülebildi. Bu soruşturmayı ve dâvâyı yürüten devlet ve yargı mekanizmasında kötü niyetli kimse yok, olsa olsa adlî hatalar olabilir, onlar da düzeltilir ve düzeltilmeli.”
Birinci gruptaki marjinaller Yargıtay’ın yukarıda saydığımız üç ihtimalden birinci ihtimale yönelmesini istiyorlar. Ama böyle bir beklentilerinin kalmadığı da açık.
İkinci gruptaki endişeliler adaletin tecelli edeceği hususunda daha iyimserler. Ama bir yandan da daha iyi bir yargı düzeni için endişelerini ifade ediyorlar.
Üçüncü gruptaki iyimserler ise basit adlî hataların Yargıtay aşamasında düzeleceğini düşünüyorlar ve Ergenekon örgütünün çökertildiği hususunda iyimserliklerini muhafaza ediyorlar. 
Bu arada, bir teknik bilgi de verelim: Türk Ceza Kanununun 309. maddesi (eski 146. madde) “Anayasal düzeni ihlâl” suçunu düzenliyor.
Bu suç “konuşmak ya da yazmak”la değil, ancak “cebir ve şiddet kullanarak” işlenebilir. 
Bu cebir ve şiddetin, “Türkiye Cumhuriyeti anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye” yönelik olması gerekir.
Bu suç işlenmiş ve sonucu gerçekleşmiş ise suçu takip ve suçluya ceza verecek bir devlet kuvveti de kalmamış demektir. Yani bu suç, ancak teşebbüs aşamasında kalacak fiil ve davranışlar için cezalandırılabilen bir suçtur. 
Bizim kanaatimize gelince, bu örgütü, adının ne zaman konulduğundan bağımsız olarak ve fikir ve idealleri açısından düşünmeliyiz.
Yaklaşık yüz yıldan bu yana toplumsal yapımızda kök salmış olan, kurulan her siyasî ya da sosyal oluşuma nüfuz ederek onu kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışan derin bir örgütten bahsediyoruz. Adeta yedi başlı bir canavar biçiminde yaşayan bir örgüt bu.
Devlet ve yargı böyle bir örgüte darbeler vuruyor, ama; darbe vuran da, izleyen de, haydi vur diyen de, hangi yargısal darbe ile örgütün kaçıncı başını uçurduğunu ya da neresine zarar verdiğini tam bilemiyor.
Yukarıda saydığımız ikinci yaklaşıma sahip olanlar bu konuda temkinliler, üçüncü yaklaşım sahipleri ise daha iyimserler.  Aslında yaklaşım tercihi için bu canavarı besleyen şeyin ne olduğuna bakmak lâzım: Antidemokratik fikirler.
O halde canavarı tam öldürmek için hangi aşamadayız? Sorum size.
Okunma Sayısı: 1407
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mahmut

    16.8.2013 00:00:00

    Canavarı tam öldürmek diye bir şey orta vadede gözükmüyor. Uzun vade de halkımız demokrasiyi tam özümser ve içini doldurabilirse belki. Önce hanemiz...Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam diyorsak illede demokrasiyi anlatmalıyız.
    Herkes oturduğu yerden demokrat kesildi memlekette. Demokrasiyi herkes kendine göre yontar ve yorumlar hale geldi. Bediüzzamana ihtiyaç var, hemde çok.Tanımı o yapıyor. İsimden ve resimden ibaret olsun istemiyoruz.
    Öğrenir idrak edersek Ergenekon davasının oyalanmak için elimize verilen bir şeker olduğunu anlarız bence.
    Haneden ve çevremizden başlamazsak demokrasinin tanımını demokrasi küfür rejimidir diyenler yapar.
    Not: Bazan kendimi tutamıyorum ve burada yayınlanmayan yorumlarım ortaya çıkıyor, bence bu yayınlanmalı:)

  • mustafa aksu

    15.8.2013 00:00:00

    Değerli dostlar, bir canavar yok edilmek isteniyor. Doğru. Çünkü bu canavara Türkiyemizin yeni konseptinde hem ihtiyaç yok hemde tehlikeli olabilir. Bu canavarın silahlı kanadı yok ediliyor. Zamanı gelince diğer kanatları da ya yok edilecektir yada dönüştürülecektir. Ama Türkiyemiz böylelikle gerçekten canavarsızmı kalacaktır. Yoksa yeni konsepte uygun yeni canavarmı oluşturulacaktır? Türkiye yetenekleri gereği önemli bir ülke. Kendi haline bırakırlarmı Allah kerim. Mısır’ı bırakmadılar.
    Selam ve dua ile.

  • Ceka

    15.8.2013 00:00:00

    Sevgili hocam dediginiz gibi 7 basli bir canavarla ugrasiyoruz ve biz canavarin bir teline zarar verdik. Bunlar piyon olduğunu bilmeyen insanlardi. Evet, turkiyenin yuksek yerlerindeydiler ama dünya Türkiye değil at gözluklerimizi cikarmaliyiz...

  • elif ayna

    15.8.2013 00:00:00

    yedi başlı canavar benzetmenizde yedi sayısının yahudilikle bir ilgisi var mı ?

  • Mehmet Fırat

    15.8.2013 00:00:00

    Hocam yargıtay ile ilgili 2. ihtimal dava seyri itibari ile de bana daha doğru yaklaşım geliyor. Bu zeminde darbecileri savunacak hiç bir YA okuyucusu olamaz. Ama darbeci denerek bir kısım insanların mağdur edildiği, uzun tutukluluk süreleri ile fiilen cezalandırıldığı, muhalif, aykırı hemen her sese göz dağı olacak uygulamaların yaşandığı veya böyle bir algı oluşturulduğu( en azından böyle bir algı oluşumundan yargı ve hükümet edenlerin rahatsız olmadığı/ belki de bilerek buna göz yumulduğu) kanaatindeyim. Bu arada darbeci zihniyete hesap sorma konusunda cesaret veren ve fitili ateşleyen ’’Taraf ’’ gibi gazetelerin de sonradan bertaraf edildiği ibretlik bir olaydır. Eğer hatırlayan olursa bu örgüt ile ilgili davalar bazı üst rütbeden asakirin ABD aleyhinde konuşup İran, Rusya gibi ülkelerle yeni oluşumlardan bahsetmesinden sonra açılmasına dek geldiği görülecektir. Bu da ne kadar derinliğe inildiği konusunda sorular oluşturmaktadır.
    Yazı uzun oldu ama düşündürücü bir olaya herkes şahit oldu. İspanya’da 80 insanın ölümüne sebep olan makinistin tutuksuz yargılanması bazı hukukçularımıza bir şey ifade etmeli. (Berati zimmet asıldır. Belki adam o an geçici bir körlük yaşadı, belki iradesini elinden alan bir tıbbi durum yaşandı. v.s. Yani hemen içeri tıkmak marifet değil.) 4-5 yıl içeride tuttuğunuz insanın masumiyetini görseniz bile bunu kendinize yedirip pardon yanlışlık oldu diyebilir misiniz? Bazıları buna uygun bir suç bulmayı düşünemez mi? Temyizde cezası bozulan insanların kaybolan yıllarını, yaşadıkları sıkıntıları, aile facialarını hangi tazminat karşılayabilir? Kısaca darbecilere en uygun cezaya evet, ama hukuk kuralları ve insan haklarını gözardı etmeye hayır. Unutmamamız lazım bir gemide 100 cani yanındaki masumun hakkına geminin adına takılmadan sahip çıkabilmemiz lazım.

  • Mustafa Torun

    15.8.2013 00:00:00

    Canavar kangren olmuş parmağını kesti. Kimse kalkıp biz yaptık başardık demesin. Çünkü bu parmağın kesilmesi ile bir taşla iki kuş vuruldu. İlk olarak kangren canavarın vücuduna yayılması önlendi. İkinci olarak bazı safdil gruplar canavardan kan akmasına sevinerek şaşkın bir şekilde mevcut düzeni gözükapalı destekledi.

    Ama ümit olunur ki bunun ’canavar’ diye bilinmesi bile ömrünün sonuna geldiğinin delilidir. Çünkü pek çok safdil gruplar içimizdeki zındıka komitelerinden habersiz idiler. Bu dostların bir kısmı şuurlandı. Artık herkesi dost sanmayacak ve milliyetçilik damarı ile içerideki hatta tepedeki herkesi kendinden bilmeyecek inşaallah.

    Ekmeği ve hevesatı, hak ve hürriyetine tercih edenler çoğunlukta kaldıkça böyle mevzuları konuşmak beyhude. Külli tövbe lazım. Yağmursuzluk vakti nasıl dua vaktidir, sekülarizm kuraklığı da tövbe vaktidir.

  • sertaç

    15.8.2013 00:00:00

    sayın hocam ortada canavarı öldürmeye çalışan kimse yok. ergenekon yada adı ne olursa olsun bir yapılanma var ancak içeri atılanlar, ceza alanlar vs. dış kapının mandalı durumundalar. 27 Nisan’da e-muhtırayı bizzat ben yazdım diyen Büyükanıt nerelerde? Herks suçlu da Büyükanıt mı temiz? Dolmabahçe’de büyükanıtla neler görüşüldü? Bu karanlık noktalar maalesef ergenekon yada derin devlet yapısının kendi iç temizliği olarak görülüyor yani vermek istediklerini veriyor millete sus payı olarak..

  • Ceka

    15.8.2013 00:00:00

    Sevgili hocam dediginiz gibi 7 basli bir canavarla ugrasiyoruz ve biz canavarin bir teline zarar verdik. Bunlar piyon olduğunu bilmeyen insanlardi. Evet, turkiyenin yuksek yerlerindeydiler ama dünya Türkiye değil at gözluklerimizi cikarmaliyiz...

  • seyfeddin kamil d.

    15.8.2013 00:00:00

    dindarlar demokrasiyi hazmetmediği sürece, o canavarı tam öldürme aşamasına gelemezler. bir cani yüzünden bir tek masum bile feda edilemez felsefesi kalblere yerleşmediği sürece hepsi kuru-sıkı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı