6 Şubat depreminde muhalefet belediyelerinin felâketzedelere yardım yapmasının “yasaklanması”, yardım TIR’larının deprem bölgesine sokulmaması, enkazın kaldırılması, gıda, giyecek, çadır gibi temel ihtiyaçların karşılanmasının ve yaraların sarılmasının engellenmesi, topladıkları yardım paralarına el konulup bloke edilmesiyle kalmayan Saray iktidarı, son İstanbul depreminde de “âfette partizanlık” vahametini sürdürüyor.
Tam da depremin ardından “24 bin sosyal konut” perdesinde 31 Mart seçimlerinde halka karşı “İstanbul’un gündeminde yoksa bizim de gündemimizde yok” teminatını verdikleri Kanal İstanbul’un yeniden gündeme getirilmesi bunlardan biri.
Depremde sırf muhalefette olduğu için Büyükşehir Belediyesi’nin açıkça dışlanıp âdeta yok sayılması, düşmanın düşmana yardım elini uzattığı felâkette bile Türkiye’nin en büyük belediyesi ile işbirliği ve koordinasyona yanaşmaması, “iktidar cephesi”nin hâlâ 1 milyon 100 bin oy farkıyla kaybettiği İstanbul seçiminin intikamını alma peşinde olduğunu ortaya koyuyor.
Siyasî kutuplaştırma o derece derinleştirilmiş ki depremde bile karalama kampanyalarıyla siyasî rakiplerini yıpratma sorumsuzluğu sergileniyor.
BAĞIŞLARIN AKIBETİ BİLİNMİYOR…
Muhalefet belediyelerinin birer sivil toplum yardım kuruluşu gibi daha ilk günden itibaren canla başla arama-kurtarma çalışmalarının, on binlerce vatandaşa yemek dağıttıkları seyyar mutfaklarının, kurdukları çadır ve konteynır kentlerin görünmemesi için her türlü katakulliye başvuruldu.
O denli ki “muhalefetin on bir büyükşehir belediyesi var, nerede bu belediyeler? Bu belediyeler acaba buralara uğradı mı?” diyen Cumhurbaşkanı’nı rahatsız etmemek ve “haklı” çıkarmak için geçtiği yol güzergâhında muhalefet belediyelerinin depremzedeler için kurdukları hastaneler, çadır ve konteynır kentleri ve aşevleri ya kapatıldı ya da görünmemeleri için üzerlerine AFAD afişleri asıldı ya da kaldırıldı.
Ancak en büyük çarpıtma deprem paraları üzerinde yapıldı. Siyasî iktidarın yardım kampanyaları başta devlet televizyonun bütün kanalları olmak üzere onlarca kanalda propaganda edilirken, muhalefetin yardımları görmezden gelindi.
Zira başta 1999 Marmara Depremi’nin yaralarının sarılması için toplanan 75 milyar liranın kimlere, nerelere-nasıl sarf edildiği bilinmezken, vatandaşlara IBAN numarası verip âfeti para toplama kampanyasına dönüştüren siyasî iktidarın 6 Şubat Depremleri’nde topladığı yüz milyarlarca liralık “deprem paraları”nın akıbeti hâlâ meçhul.
Keza “2002’den bu yana Özel İletişim Vergisi adı altında toplanan ve 35 milyar dolara ulaştığı belirtilen deprem vergisinin nereye harcandığı” sorusuna şimdiye kadar doğru dürüst hiçbir cevap verilmiş değil. Yine dönemin İçişleri Bakanı’nın ikrarıyla “toplanan 128 milyar 949 milyon liranın nereye gittiği bilinmiyor.
“ZÂLİM SİYASET”İN İÇİNE DÜŞTÜĞÜ VARTA
En son 6 Şubat depremleri için âlây-ı vâlâyla 213 televizyonla 562 radyoda canlı yayınlanan “tele-şov”da propaganda edilen “Türkiye Tek Yürek Kampanyası”nda bağışlanan 115 milyar 146 milyon liradan toplanan 85 milyar 697 milyon liranın nerede sarf edildiğiyle ilgili hiçbir açıklama yapılmadı.
AKP iktidarında 44 milyar liralık deprem vergisi ile bağış ve yardımlarıyla toplanan ve 100 milyarları bulan paraların nereye harcandığına dair Cumhurbaşkanı’nın “harcanması gereken yere harcadık, bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” çıkışı, dönemin Maliye Bakanı’nın “duble yollara ve diğer bütçe açıklarına harcandığı” ikrarı ortada.
Bu durum, deprem paralarının borçlarda, faizlerde, milletvekillerinin Meclis’teki ifadeleriyle “yüz milyarlık ihaleler alan ‘dolar garantili yandaş müteahhitler’in şirketlerinin yüz milyonlarca liralık vergi borçlarının silinmesine, saraylara, uçaklara, gemilere gittiğinin âdeta itirafı oldu. Buharlaştırılan deprem yardımlarının vergilere, borçlara karıştırılarak seçimlerde seçim propagandasında kullanıldığı istifhamlarını daha da derinleştiriyor.
Neticede, bütün bu şâibeler ve iddialar ortasında muhalefetin deprem paralarının akıbetine dair Meclis’te araştırma komisyonunun kurulması, deprem paralarının akıbetinin soruşturulması önergelerinin bütününün AKP-MHP’nin oylarıyla hep reddedilmesi “depremde rant iddiaları”nı teyid ediyor.
Ve depremde rant hesapları, “zalim siyaset”in içine düştüğü vartayı ele veriyor.