20 Mayıs 2014, Salı
Son yazımızda hanımların mahremiyete temas eden davranışlarını ve bu sahadaki bazı çelişkileri değerlendirdik.
Bazı okuyucularımız belki de haklı olarak “iffet sadece kadına mı has, neden sadece ondan bekliyorsunuz” sorusunu sordular.
Elbette kadın gibi erkek de iffetini muhafaza etmeli ve mahremiyeti ihlal eden davranışlardan kaçınmalı. Bu tamam, ama acaba fark sıfır mı ki hüküm eşit olsun?
Bu vesileyle başlıktaki garip soru aklımıza geldi.
Evet soru yanlış.
Herkes eşit ise neden kadınlar daha eşit olsun ki. Zaten herkes eşit.
Herkes eşit ise erkeklerin daha eşit olması diye bir mesele de yok ve olamaz.
O halde eşitlik hukukta olmalı.
O halde eşitlik eşitler arasında olmalı.
Eşit olmayanları da hukuk eşitlemeye çalışmalı.
Ama…
Fıtrat farklılıklarını görmezden gelmek mümkün değil.
Boy, kilo vs. gibi cinsiyet de bir fıtrat meselesi.
Cinsiyet farkı nasıl fıtrî ise farkın sonuçları da öyle fıtrî.
Ama bazıları farkı fıtrî görmelerine rağmen farkın sonuçlarını fıtrî görmeye yanaşmıyorlar. Böylece aslında farkı fıtrî görmeyi de becerememiş oluyorlar.
Bu konunun tartışıldığı bazı yerlerde şu tür bir cümle duyabilirsiniz.
“Bir erkek birden çok kadınla evlenebiliyorsa bir kadın da birden çok erkekle evlenebilmeli. Eşitlikse eşitlik!”
Farkı görmezden gelmenin sonucu işte bu cümle.
Bu düşünüş biçimi görünüşte son derece mantıklı bir kurgu. Oysa hakikatte durum hiç de öyle değil.
Neden?
Çünkü, insan insan olalı beri kardeşiyle evlenmiyor. Böyle bir şeyi düşünmek bile vicdanı tefessüh ettiriyor.
Kardeşle evlenmemeyi garanti etmenin yolu nedir?
Elbette tek yol, evlenecek kişilerin ve aslında her doğan çocuğun kendi ana babasının ve dolayısıyla kardeşlerinin kim olduğunu bilmesini sağlamak.
Bunun yolu ise kadın ile erkeğin fıtratını ve fıtrat farklılığını nazara almak.
Bakınız fıtrat ne diyor?
Bir erkek aynı vakitte yüz kadınla da evli olsa her bir kadının doğuracağı çocuğun hem anası hem babası bellidir. Bu durum erkeğin “inhisar altına alınamaz” oluşunu da açıklar.
Oysa bir kadın aynı dönemde –bırakınız dördü veya yüzü- iki erkekle bile evli olsa doğuracağı çocuğun babası ya o ya budur ve dolayısıyla belirsizlik başlar.
Belirsizliğin arkasından sahipsizlik gelir. Zira erkek “bu çocuk benden olmayabilir, o halde çocuktan bana ne, annesinden bana ne” demeye başlar. Sadakat biter, aile biter, insanlık biter, kedi-köpek sevicilerin ortaya çıkardığı medeni canavarlık başlar.
O halde kadın için tek erkek ile bağlılık ve tek erkeğe bağlılık yani inhisar mecburiyeti var. “Ana babayı bilme hakkı”, annenin tek eşli olmasını gerektiriyor.
Baba için ise böyle bir mecburiyet yok.
Bu fıtrat tablosunda görünüşte anne esir, baba hür.
Oysa hakikatte anne iffetini muhafaza ederse sadakat sembolü oluyor. Neslin sağlıklı devamı adına vazifesini yapmış oluyor. Baba ise iffetini muhafaza ettiğinde sadece muhafaza etmiş oluyor.
“Eşitlik isteriz” diyenlerin kulakları çınlasın.
Sözümüz onlara:
“Kadın olarak ve bilhassa anne olarak zaten üstünsünüz, neden eşitlik isteyerek fıtrata aykırı bir tutuma giriyorsunuz?”
Kim verdi size bu gazı?
Okunma Sayısı: 2569
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.