Bu haberi nasıl yorumlamalıyız? Hayra mı şerre mi yormalıyız? 

İhtiyaç sahibi ülkeler listesinin ve hibe miktarlarının tesbitinde İslamofobik kötü niyetli bir elin ayrımcılık yapma ihtimalinden şüphelenmeli miyiz?

Sadece böyle bir şüphe üzerine negatif bir hüküm bina edebilir miyiz? 

Dağıtımın bir tür misyonerlik faaliyeti için kullanılması mümkün ve doğru olur mu? 

Daha önemlisi, benzerlerini daha önce de gördüğümüz bu hareket bir tür küresel zekât uygulaması olarak kabul edilebilir mi?

(Elbette zenginden fakire yardım damlaması ya da akması yetmez. Yardımlar ancak ihlâsla ve ibadet niyetiyle yapılırsa zekât olur. Burada “niyet kimde ne kadar var, kimde neden ne kadar eksik” meselesi ayrı bir konudur.).  

Bu konuyu şimdi bizde herkes farklı yönlere çekecektir:  İktidarın göstermelik yardımlarına atfen haklı olarak “yardım öyle olmaz böyle olur” diyenler çıkacaktır. 

Bilhassa içeride, Avrupa ve Hür Dünya düşmanı birileri buna “günah çıkarma” veya “göz boyama” ameliyesi diyecektir. 

Küresel aşı karşıtı gruplar bu atağı aşıyı yaygınlaştırmanın bir yöntemi ve zenginlerin fakirleri kendilerine muhtaç etme gayretlerinin bir aracı olarak görecektir. 

Biz başka bir taraftan bakmak istiyoruz.

Dünyanın darulharp ve darulislâm olarak iki coğrafyaya ayrılması dönemi kanaatimizce çoktan sonra erdi. 

Eskiden darulislâm denilen yerlerin büyük kısmı maalesef iç çatışmalar sebebiyle bir tür darulharp durumunda. (Üstelik G7 ve diğer zengin ülkelerin silâh tüccarlarının kazanç alanı halinde.)

Ve artık Dünya’nın karalarının ve denizlerinin büyük kısmı darussulh.

Dünya siyasetinde söz söyleyenler için elbette asıl hedef darussulhu genişletmek olmalı. Böyle bir küresel barış ortamı ise küresel yecüc mecüc riskini bertaraf edecek olan samimî bir kantara/köprü ile kurulabilir. 

Faiz bataklığını kurutup zekât köprüsünü kurmak küresel sosyal dokuyu düzeltir. İhlâs ve ibadet niyeti de o köprüleri kuranı Cennete götürür. (“Hayır, onlar asla Cennete gidemez” diyecek olanlara, sadece, “kendinizi kimin yerine koyuyorsunuz” diye sorarız).

Bu meyanda 29 Ocak 2020 tarihli “Modern gog - magoglara çare” başlıklı yazımızdaki şu teklifleri hatırlatalım: 

(Linki: https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/modern-gog-magoglara-care_511358) 

“Modern ye’cüc me’cücleri durdurmanın çaresini insanlık birlikte bulacak. Yoksa kıyamet… Tamam, çare ‘sosyal devlet’i tesis ederek önce insanın karnını doyurmaktır. Aç adamdan her şey beklenir. Ama kalbini doyuramadıklarınızın karnı doysa da gözü doyar mı?”

O halde, hamiyet sahipleri için asıl görev, o darussulh ortamından faydalanarak ve küresel ifsat şebekelerine karşı güçlü ittifaklar kurarak sulhu selâma çevirmek. 

Küresel köyün devletler üstü düzlemindeki selâmı küresel toplum düzleminde İslâm’a ve toplumdaki İslâm’ı da fertteki imanlı hürriyete intikal ettirmek, yeşil kırmızı kapaklı özel malzemeyi özel gayret ve itina ile kullanmayı gerektiriyor. 

Teşhis ve tedavi reçetesi için yukarıdaki soruyu G7 liderlerine sormak ve malzeme reçetesi yazmak ise sizin göreviniz.