Birileri, bazı milletvekillerinin virüs taşıyıcısı olma ihtimali sebebiyle evlerinden çıkmamaları gerektiğini iddia etmiş.
Bunun üzerine TBMM AK Parti Grup Başkanı Sayın Naci Bostancı sosyal medya hesabındankonuyla ilgili açıklama yapmış ve şöyle yazmış:
“TBMM AK Parti Grubu milletvekilleri içinde umreye gidip dönen milletvekili yoktur. Zorunlu yurt dışı toplantılardan dönen 9 milletvekilimiz evlerindedir, genel kurul çalışmalarına Sağlık Bakanlığı’nın kuralları dahilindeki sürelerin sonunda katılacaklardır.”
Açıklama rahatlatıcı. Ama riskli bir yönü de var. Zira açıklama, sanki “o milletvekilleri bir Bakanın talimatıyla çalışıyorlarmış” gibi anlaşılmaya da uygun.
Virüs sebebiyle sokağa çıkma yasağının uygulandığı ülkelerde devlet görevlileri sokakta. En azından yasağın uygulanmasını sağlamak için ve gerektiği kadarı sokakta.
Bizde de böyle bir yasak başlarsa böyle olacak, olmalı. Ama Türkiye’de TBMM’ye ve üyelerine yasak koyacak bir “Devlet” var mı? Daha doğrusu “devlet” denilen şey ile TBMM ve üyeleri arasındaki ilişki nasıl bir ilişki?
Sayın Naci Bostancı’nın bu sorunun cevabını iyi bildiğini ve en güzel şekilde vereceğini ve hatta dersini de vereceğini biliyoruz. Bu sebeple de yukarıdaki açıklamayı naif bir temenni olarak dile getirdiğini varsayıyoruz.
Yoksa Sağlık Bakanlığı’nın milletvekillerine “zincir vurma” hakkı yoktur.
Esasen aksi durum Yasama çalışmaları açısından milletvekillerinin dokunulmazlığı ile ilgili Anayasal prensiplere de aykırı olur.
Genel sağlık için her tedbiri alırız. Ama genel sağlık denilen ne idüğü belirsiz afakî bir furya ya da “daldaki kuşlar” adına “eldeki kuşları” yani temel insanî ve sosyal değerlerimizi ve bilhassa demokrasiyi feda edemeyeceğimizi hep beraber gördük ve görüyoruz.
O kadar ki AKP Cumhurbaşkanı Erdoğan bile Bakanlar Kurulu’nu haftalık olarak toplama ihtiyacını dile getirdi.
Devlet iş başında olmalı ki vatandaş geçici süreyle evinde kalmaktan memnun olabilsin.
Devlet dediğimiz ise her şeyden önce TBMM’dir. Zira orası milletin devlete dönüştüğü yerdir. Milletvekilleri “devlet memuru” değildir. Yürütmeden yani bakandan, cumhurbaşkanından vs. emir almaz. Kendi genel başkanından bile “emir” almaz. Aksine işin ve kamu düzeninin sahibidir. Çıkardığı kanunlarla yürütmeye de yargıya da emir ve talimat verir.
Devleti yerli yerinde tutmak, bilhassa krizlerde, her zamankinden daha önemlidir.