Çok değil, bundan on sene önce, elinde damga ve kolunda kuvvet olan birileri, önüne gelene ETÖ’cü damgası vuruyordu.
Filanca falanca gazeteyi okuyanların tümü, filanca falanca derneğe ya da vakfa üye olanların tümü, güç sahiplerince ve fikir sahiplerince, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, terörist damgasıyla damgalanıyor ve toplumdan dışlanıyordu. Güya suç işledikleri için, ama aslında muhalif fikirlere sahip oldukları için, yani siyasî rant uğruna.
Çok geçmedi, damgacılar ikiye bölündü ve birbirine damga vurmaya kalkıştı. Bu arada Ergenekon yargılamalarının da suyu çıktı. Zira masumlarla suçlular aynı çuvala doldurulunca çuvalın dibi patladı ve masumlarla birlikte suçlular da dökülüp kurtulmuş oldu.
Şimdilerde elinde damga ve kolunda kuvvet olanlar, kuvveti kaybeden başkalarını, yine aslında muhalif oldukları için yine teröristlikle itham ediyor. Bu sefer isim ETÖ değil FETÖ.
Yargının ne dediğine ve ne demesi gerektiğine yani kanuna ve hukuka yine pek kimse bakmıyor. Masumiyet karinesi yine yerlerde sürünüyor. Biz korkuyoruz ki suçlu suçsuz binlerce insan aynı çuvala doldurulunca bu çuvalın da dibi yırtılacak ve sonuçta herkes yırtacak. Olan yine bu süreçte mağdur edilen masumlara olmuş olacak. Çoğu suçlular yine cezasız kalacak.
En ilginci, ilk damgalama döneminde damgayı birlikte tutup vuranların bir kısmı şimdi iktidarda ve eski dönemin mağduriyetlerinin bütün suçunu damgaladıkları kesime atıp paçayı yırtmaya çalışıyorlar. Ama bunun böyle olduğunu uyanık olanlar görüyor.
Bu toptancılığın yeni bir örneğini bir kaç gün önce yeniden gördük:
Bir muhalefet partisinin milletvekili bir canlı yayında kendi partisinin İstanbul il başkanını “…öcü” nevinden terörist olmakla suçladı. Delili, kapattırılan bir iş adamı derneğinin eski dönemde yöneticisi olması.
O partinin genel başkanı o milletvekilinin bu kişiyle ilgili bu yöndeki daha önceki ikazını ve itirazını “Devlette bu yönde bir bilgi yok” diyerek savuşturmuş.
O vekil devlette bir Derin Devlet Bilgi Merkezi Müdürlüğü kadrosunun varlığını akla getiren cevabıyla diyor ki “devlet her bilgiyi paylaşmaz!”
Zaten devamı kendisinin görevini de bildiriyor: “Ben ne söylediğini gayet iyi bilerek yıllardan beri terör ve güvenlik konusunda çalışan biriyim.”
O vekil devam ediyor: “Açık bilgiler var, bu bilgilere baktığınızda FETÖ’nün kendi yapılanması içerisinde kendi elemanları dışında kimseyi getirmediğini biliyoruz”.
Yani bu akla ziyan varsayıma göre “bir zamanlar adına herkesin cemaat dediği yapının kurduğu dernek, okul, yayın organı ve benzeri organizasyonlarda yer alan herkes o cemaatin has adamıdır”. (Bu hesaba göre meselâ KHK ile kapatılan Turgut Özal Üniversitesi’nin kurucu mütevelli heyeti başkanı eski Başbakan Yıldırım Akbulut da son başkanı eski AYM üyesi Prof. Dr. Sacit Adalı da bu kapsamda!)
Daha vahimi o vekil ve bütün muhatapları “cemaat eşittir terör örgütü” varsayımını o denli içselleştirmişler ve o kadar kanıksamışlar ki aksini bir ihtimal olarak düşünmeleri dahi mümkün olmuyor.
Biz de yargıdan ve yargıya baskı yapan iktidardan bulamadığımız adaleti bu muhalefetten bekliyoruz!