"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

‘Barla sıddıkları’

Ahmet ÖZDEMİR
12 Mart 2022, Cumartesi
Bediüzzaman Said Nursî, iman ve Kur’ân hizmetinde orijinal kelime ve kavramlarla pek çok şeyleri ifade etmiştir. İşte onların birisi de “Barla Sıddıkları”dır.

Bugün Risale-i Nur hizmetlerinin temelinde Barla Sıddıklarının fedakârlıklarını ve sadâkatini görürüz. “Sıddık” kelimesi sözlükte, çok doğru, dürüst, hakkı ve hakikati tereddütsüz kabullenen anlamlarına gelmektedir. Bilindiği gibi Hz. Ebubekir’in (ra) bir sıfatı da “Sıddık” idi. O, Resul-i Ekrem’i (asm) öyle kabul etmişti ki, kimse bir an bile onu asla uzaklaştıramamış hatta küçük bir şüphe bile verememişti.

Risale-i Nur’un pek çok yerinde “Es-sebebü kelfail sırrınca” sözleriyle karşılaşırız. Bu söz “Bir şeye sebep olan onu işlemiş gibidir” anlamına gelmektedir. Bu sözün kaynağı da şu Hadis-i Şeriftir: “Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir” 1

İnsan bir hayra veya şerre sebep olursa onun kadar amel defterine (sevap/günah) yazılır. Bir Hadis-i şerifte bir adamın imanının kurtulmasına sebep olmanın karşılığı ise şöyle ifade edilmektedir: “Bir adamın seninle imana gelmesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayırlıdır.”

Barla Sıddıklarını ihlâsla yani hiçbir karşılık beklemeden, sırf Allah rızası için Nurlar’a hizmet ettiklerini görürüz. Bediüzzaman, yıllar sonra Barla Sıddıklarını şu sözleriyle takdir edecektir: “Cenab-ı Hakk’a şükrediyorum ki, böyle hâlis, muhlis ve başkalara hüsn-ü misal olan sadık şakirtleri Risale-i Nur’a vermiş ki, daimî hakta hulûs ile ve Nur hizmetinde sabır içinde şükrediyorlar. O Meyvecinin civarında, ismini söylemediğim malûm ve çok alâkadar olduğum kardeşlerim, hususan Barla sıddıkları, beni çok defa hayalen eski zamana ve o memlekete celb ediyorlar, Barla ve dağlarında gezdiriyorlar. Ben, onlarla ve o yerleriyle çok alâkadarım, unutmuyorum.” 2

Barla sıddıkları, Said Nursî’yi eski zamana, Barla’ya çekip dağ ve derelerinde gezdirmiştir. Onu o gurbet hayatında yalnız bırakmamışlardır. Bir anlamda hayata bağlamışlardır.

Bediüzzaman, onların vazifelerini şöyle özetler: “Barla sıddıkları Nurlar’ın yazılmasına tam çalışmaları, herkesten evvel onların vazifeleridir. Çünkü Barla, birinci medrese-i Nuriye şerefini kazanmasından, o mübarek medreseyi talebesiz bırakmak caiz değil. İnşaallah, tekrar şenlenecek. Çalışanlara Barekallah deriz. Cenab-ı Hak tevfik versin. Âmin.” 3

Bediüzzaman’ın dünyasında Barla’nın bir evi değil, tamamı Nur’un birinci medresesi hükmündedir. Bu medreseyi şenlendirmek ve talebelerle doldurmak Barla Sıddıklarının en önemli vazifeleri arasında yer almaktadır.

O gün Barla Sıddıklarının sadâkatı, bugün Barla’nın tamamını Nur medresesi haline getirmiştir, diyebiliriz. 

Barla Sıddıkları kimlerdir, acaba?

O şerefli levhada şu isimleri görürsünüz: Hulusi Bey (Emekli Albay İbrahim Hulusi Yahyagil), Sabri (Arseven) Efendi (Santral Sabri), Yüzbaşı Refet (Barutçu) Bey, Hafız Ali (Ergün), Ahmed Hüsrev (Altınbaşak), Sıddık Süleyman (Kervancı), Şamlı Hafız Tevfik (Mehmet Tevfik Göksu), Muhacir Hafız Ahmet, Abdullah (Yavaşer) Çavuş, Abdullah (Kula) Çavuş, Mustafa Çavuş (Güvenç), Hafız Halid (Tekin), Muallim Ahmet Galip (Keskin), Bedrettin (Uşaklıgil) Bey, Hakkı (Tığlı) Efendi, Mübarek Süleyman (Köse).

Onlar kabiliyetlerine göre Nur hizmetine koşmuşlardır. Kimileri kâtiplik yapmış, kimileri istinsah etmiş (çoğaltmış), kimileri santrallik yapmış, kimileri “Nur Postası” olmuş, yazılan Risaleleri sırtına alıp köy köy diğer Nur menzillerine ulaştırmıştır.

Barla Sıddıkları elbette yukarıda saydığımız bu isimlerle sınırlı değil. Kim bilir daha nice isimsiz kahramanlar var. Bugün milyonların imanlarının kurtulmasında temel taşlarını oluşturmuştur. Her birinin hayatı birer Nurlu destandır.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “onlar, bu mübarek kalemleriyle, eski zamanda İslâmiyet’in büyük mücahid kahramanlarının kılıçlarının kudsî hizmetlerini görüyorlar. Elbette istikbal, onları ve Nurcuları çok alkışlayacak”lar. 4

Şimdi Nur talebeleri sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında alkışlanmaktadır.

Dipnotlar:

1- Feyzü’l- Kadîr, c.3, s. 537, Hadîs no: 4250; Keşfü’l-Hafâ, c. 1, s. 399. 

2- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 81-82. 

3- Bediüzzaman Said Nursî, aynı eser, s. 132.

4- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 129.

Okunma Sayısı: 2247
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı