“Kıssa” doğru haber, kavim ve milletleriyle ilgili yaşanmış doğru, ibretli haber ve hikâyeleridir. Yaklaşık üçte biri “kıssa” olan Kur’an’da şöyle denilir:
“Geçmiş kavimlerin, milletlerin, toplulukların kıssalarında insanlar için ibretler ve öğütler vardır. Helak edilen kavimlerin kıssaları da böyledir.”1 Böylece bir kıssa veya “Bir temsil-i cüz’î vâsıtasıyla bir hakikat-i küllînin ucunu gösterip, hükmü o hakikate binâ ediyor; o hakikatin kanununu, bir hususi maddede gösteriyor.”2 Kur’an’da, zulüm ve nankörlükte meşhur firavunların kıssaları da anlatılır: (Mealen) “Firavun böylece kavmini hafife aldı, hafifleştirdi, içlerini boşalttı, ahmaklaştırıp aldattı da, onlar da ona boyun eğer hale geldiler. Çünkü onlar hak yoldan çıkmış bir toplumdu.”3 Firavunun yardımcı, özellikle din adamları hakikati gizleyip halkı aldattılar. Ve, “Nihâyet gazabımızı üzerlerine çektiler. Biz de hak ettikleri cezayı onlara verdik de hepsini suda boğduk!”4
Gelelim günümüz fir’avunlarına: “Enneffasati fil’ukedi/düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden”5 ayetinin yorumunda Bediüzzaman, “Maddî ve mânevî şerlerini, siyasî diplomatların, radyo diliyle herkesin kafalarına sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine gizli plânlarını telkin etmeleriyle…”6 halkı büyüleyip aldattıkları ve araştıramaz, düşünemez hale getirdiklerine dikkat çeker.
Bugün de her şeye bir kişi veya zümre karar veriyor. Kanun çıkarma, yürütme, kontrol tek kişi veya bir zümrenin elinde. Bunca zulüm, haksızlık, hukuksuzluk, pahalılık, zamlar, v.s. olurken; “emr-i bil-ma’ruf nehy-i an-il-münker/ doğru, iyi, güzel, hakkı emretmek; kötü, yanlış, çirkinden menetmekle” mükellef olan bilhassa hoca ve kanaat önderi sustu, susuyor! Üstelik her yanlışına kılıf bulup te’vil ediyor! Ve ülkenin çöküşüne sebep oldular. Ehl-i iman ve insaf olarak tarihten ibret almazsak kıtlık denizinde gark olmaktan titreyip kendimize dönelim!
Nefisimizn firavunluğuunu şöyle kırabiliriz: “Ramazan-ı Şerifteki oruç, en gafillere ve mütemerridlere, zaafını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor… Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemâl-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlâhiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü mânevî eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır-eğer gaflet kalbini bozmamışsa!”7
Dipnotlar:
1-Yunus Suresi, 44.;
2-Sözler, Enst./intr., s. 563.;
3-Zuhruf Suresi, 54.;
4-Zuhruf Suresi, 55.;
5-Felak Suresi, 4.;
6-Şualar, Enst./intr., s. 243.; Mektubat, s. 390.