Kimileri, cemaati ve kazanımlarını önemsemeyip, hiçe sayarken; kendi nakıs düşüncelerini öne çıkararak aldanır ve aldatmaya kalkarlar.
Bediüzzaman bunun sebeplerini şöyle teşhis eder:
“İltizam-ı hilâf ve taassub-u bârid ve meylü’t-tefevvuk ve hiss-i taraftarlık ve vehmini bir asla ircâ ile kendine özür göstermek, arzusuna muvafık olan zayıf şeyleri kavî görmek ve gayrın tenkîsiyle kendi kemalini göstermek ve gayrı tekzip veya tadlil etmekle kendi sıdk ve istikametini ilân etmek gibi sefil ve süflî emirlerin menşei olan hubb-u nefisle böyle makamlarda mugalâta ederek çok bahaneler bulabilir. (Bediüzzaman, Muhakemat, s. 42)
Burada, psiko-sosyal yapımızın gereği olan bazı menfi duygu ve hasletleri nazara veren ve hizmetlerle bağlantılarını açarak anlamaya çalışalım:
l İltizam-ı hilâf: “İltizam” taraf olma, teslim olma, uyma anlamındadır. İltizam-ı hilâf ise, hakka, gerçeğe değil, haksıza uyma ve haklı-haksız her şeye muhalefet etme hastalığı. Halbuki, aklı başında olgun bir insan her şeye değil, haksızlığa itiraz ile muhalefet eder.
l Taassub-u bârid: Soğuk taklitçilik hastalığı, demektir. Delil ve belgelere bakmadan bir şeye körü körüne tabi olmak taassuptur. Oysa, İslâmiyet “taassubu” değil, “salâbeti”, yani, gerçeği bulduktan sonra ona sık sıkı sarılmayı getiriyor.
Bu hastalıktan şöyle kurtulunur: “Taassup yerinde hak; ve safsata yerinde bürhan; ve tadlil-i gayr yerinde tevfik ve tatbik ve istişare ederse, dünya birleşse, hak olan mezhep ve mesleğini bir parça tebdil edemez..” (Bediüzzaman, Muhakemat, s. 32)
l Meyl-üt tefevvuk: Hedef, gerçekleri anlama ve anlatma değil, insanlara üstünlük kurma gayreti ve hastalığıdır. Bu duygunun insanı gurur ve kibre sürükleyen ve mahveden çok tehlikeli bir hastalık olduğunu anlamak gerekir. Münâzarât’ta da, “Müslümanların zindan-ı atalete (tembellik, uyuşukluk) düşmelerinin” sekiz sebebinden birisinin meyl-üt tefevvuk olduğu nazara verilir. (Bediüzzaman, Münâzarât, s. 136)
Bu meyl-üt tefevvuk, üstün olma meyli, duygusu şahısta ene / ego /benlik, kibir olarak tezahür eder. Irkçılık/milliyetçilik, asabiyet-i cahiliyyeye, yani, diğerlerinden üstün olma fikrine dayanır. Bu, fert, aile, grup, cemaat, millette çıkan, tehlikeli ve şeytanî bir damardır.