"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mizancı Murad-Hüseyin Cahid tartışması

Ali FERŞADOĞLU
22 Haziran 2021, Salı
Bir okuyucumuz, Bediüzzaman’ın, “Mîzan cerîdesinin sahibi Murad haklıdır. Tanîn muharriri Hüseyin Cahid yanlış ve hata ediyor.” (Münâzarât, s. 56) meselesinin mahiyetini soruyor.

Önce birkaç hususu nazara verelim: Kıyamet alâmetlerinden büyüklerinin de birçoğunun çıktığı “ahir zaman tarihinin son dilimini” doğru anlamak için Risale-i Nur’a müracaat etmek gerekir.

Mîzancı Murad-Hüseyin Cahid tartışmasına gelince: Siyaset ve fikir adamı, Hüseyin Cahid, İttihat ve Terakki, Kemalizm, ilke ve inkılâplarını savunmuştur. İslâm ve İslâm hukuku aleyhinde yazılar yazmış; donmuş ve yetersizlikle itham ile ihtiyaçlara cevap vermediğini iddia etmiş.

Mizancı Mehmed Murad (1854- 15 Nisan 1917, İstanbul) ise, edebiyatın roman, tiyatro türlerinde eserler veren bir düşünce adamı, politikacı, gazeteci, tarihçi ve yazardır.

Tanzimat ve II. Meşrûtiyet döneminin önemli bir fikir adamıdır. Devrinde yetişen yeni nesle tarih şuuru aşılamada etkili oldu. Meşrûtiyetin ilân edilmesi için mücadele verdi. Ahrar (hürriyetçi) Osmanlıcı ve İslâm birliği taraftarı.

Mizan Gazetesi sahibi Mehmed Murad ile Tanin yazarı Hüseyin Cahit fikri tartışmalara girerken, özellikle Hüseyin Cahit’in üslûbu rahatsızlıklara sebep olmuştur. Risale-i Nur’da, Hüseyin Cahid, Mizancı Murad ile hürriyetin mahiyeti üzerindeki tartışmaları vesilesiyle ismi zikredilmiş, bu konudaki tavrı ve fikirleriyle yanlış ve hatalı olduğuna işaret edilmiştir. 

Hürriyet kavramı ile ilgili tartışmalara katılan Bediüzzaman, hürriyetin sınırlarını, ne nefsine ne gayriye zararı dokunmasın” (Münâzarât, 1998, s. 54) şeklinde çizer.

Bu arada, tam ve mükemmel hürriyet, kişinin firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay etmemesidir. Şüphesiz, gaye haktır; ama mücadele üslûbu uygun değildir.” (Münâzarât, s. 56) özdeyişini aktardıktan sonra, iki yazar arasındaki tartışmada Mizancı Murad’ın haklı, Hüseyin Cahid’in ise yanlış ve hatalı olduğunu ifade etmiştir. (http://www.rne.com.tr/portreler/huseyin-cahit-yalcin-1875-1957/)

Ve bu tür iddia sahiplerinin çıkış noktalarının yanlışlığına dikkat çekmiştir. 

Bunların, fikir beyan ederken İslâm hükümlerinde yer bulmamış zihniyetlerle, başka din ve kavimlerde görülen uygulamalardan hareketle eleştiride bulunduklarını, İslâmiyetle diğer dinleri aynı kefeye koyduklarını belirtmiştir. Oysa ki, İslâmiyetle bunların hükümleri arasında dağlar kadar fark vardır. 

“Sizlerin en büyük hatanız, bizimle hiçbir maddî manevî münasebeti olmayan menbaları, bizim için kabil-i tatbik kabul etmeniz, yaşadığımız zamana da bu esasata göre boyanmış renkli camlarla bakmış olmanızdır.” (Safa Mürsel, Bediüzzaman Said Nursî ve Devlet Felsefesi, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1995, s. 368-369)

Okunma Sayısı: 1320
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı