Bediüzzaman’ın dikkat çektiği, kişiyi psikolojik sapmalara iten hallerin teşhislerini incelemeye devam ediyoruz:
Hiss-i tarafdarlık: Tarafgirlik duygusu ve hastalığıdır ki, hak, doğru, gerçeğe taraf olmalı; ilmi ve delilli konuşandan, haklıdan, masumdan, mazlumdan yana olmalı. Ama, tarafgirlik hissi, doğru-yanlış bakmadan, araştırmadan, haklı-haksız ayırt etmeden kendi yanlışlarına, önyargılarına, düşüncelerine, anne-babası, içinde bulunduğu grubu, cemaati, partisi, asabiyeti-toplumu-vs., vs.’den taraf olmasıdır. Halbuki Müslüman haktan taraftır, tarafgir değildir. Sırf hissi bir saik ile tarafgirlik doğru bir davranış biçimi olamaz.
Vehmini bir asla irca’ ile kendine özür göstermek: Vehim, olmadığı halde öyle zannetmektir. Karanlıkta sallanan ipi yılan vehmetmek gibi. Sağlam bir delili, dayanağı olmayan vehimlerini (kuruntularını) bir hakikat ve asılmış gibi görüp sonra kendini o hususta haklı ve mazur göstermesi doğru değildir.
Arzusuna muvafık olan zayıf şeyleri kavî görmek: Hevasına tabi olmak, yani, bir şeyi haklı ve kuvvetli görmek için kendi arzu ve isteğine uygun ve yeterli olduğunu görme hastalığıdır. Yani keyfine, arzularına uyanı haklı ve kuvvetli, uymayanı haksız ve zayıf görme marazıdır. Halbuki bir şeyin kuvvetli olmasının ölçüsü insanın keyfi ve arzusu değil hak olmasıdır.
Gayrın tenkisiyle kendi kemalini göstermek ve gayrı tekzib veya tadlil etmekle kendi sıdk ve istikametini ilân etmek: Kendinin mükemmel olduğunu göstermek için başkalarını eksik göstermek gibi kötü bir huydur. Öğrencinin, “O da zayıf aldı, şu da zayıf aldı, öbürünün notları da çok düşük!” demesi, kendi notlarını göstermemesi gibi. Bu tenkis hastalığına yakalanan kendi doğruluğunu ispat etmek için başkalarını yalancı ilân etmek, kendini isabetli ve istikamet üzere göstermek için başkalarını sapkınlıkla itham etmek insafsız ve zelilce bir yaklaşım tarzıdır. Halbuki insan başkalarını eksik ve hatalı göstermeden, suçlamadan, itham etmeden de kemalini, doğruluk ve istikametini gösterebilir.
…Gibi sefil ve süflî emirlerin menşei olan hubb-u nefis ile böyle makamlarda mugalata ederek çok bahaneler bulabilir: Evet, Bediüzzaman’ın yukarıdaki teşhis ve tesbitleriyle bu manevî arıza ve hastalıkların hepsi insanın yalnız nefsini, kendini sevmesi ve nefsine düşkünlüğünden kaynaklanır.