Nur; ışık, aydınlık, ilim, bilgi, derin ve engin bir feraset, yüksek sezgi gücü demektir.
“İman nûru”, ışığını Allah’a imandan alan mânevî bir aydınlık, sezgi ve yüksek bir basirettir. Herşeyin hakikî mahiyetini anlama, bilme, herşeye “manay-ı harfiyle” bakabilme melekesidir.
Allah’a iman; meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere imanı gerektirir. Dolayısıyla “iman nuru” aynı zamanda diğer iman esaslarından da ışık alıyor. İman nûru, derecesine göre “varlıkların melekûtiyeti”ni yani Yaratıcı’ya bakan yönlerini görmeye, göstermeye, karanlık yönleri aydınlatmaya vesiledir. İman nurunu Bediüzzaman bir yerde şöyle tanımlar: “İman nasıl ki bir nurdur; insanı ışıklandırıyor, üstünde yazılan bütün mektubât-ı Samedâniyeyi okutturuyor. Öyle de, kâinatı dahi ışıklandırıyor. Zaman-ı mazi ve müstakbeli, zulümattan kurtarıyor.” (Sözler, s. 282)
“İman nuru, ışığını Allah’a imandan aldığını “Allahü nûru’s-semâvâti ve’l-arz/Allah göklerin ve yerin nûrudur...” (Nûr Sûresi, 24/35). âyeti de delildir.
Yalnız şu inceliğe dikkat lâzımdır: Kur’ân’da mealen beyan edildiği gibi, “Allah’ın hiçbir benzeri yoktur” (Şûrâ Sûresi, 42/11) bizim bildiğimiz, gördüğümüz anladığımız hiçbir nura benzemediğine göre, “Allah göklerin ve yerin nûrudur…/Allah göklerin ve yerin nûrunun yaratıcısıdır” demektir.
Ve, Allah gerçek nurdur, nuru zâtidir, bizzat kendisindendir ve hariçten alınmış değildir. yaratılan nurlar mahlûktur ve Yaratan ile hiçbir ilgisi yoktur. Tıpkı, Kelâm sıfatı gibi. Bütün mahlûkatının konuşma özellikleri ve konuşmalarının Kelâm sıfatının bir tezahürüdür, bir tecellisidir. Ancak, Kelâm ve sair sıfatları beşer aklıyla anlayamayacağımız derinlik ve sonsuzluktadır.
Zikrettiğimiz âyette mealen, “Allah’ın göklerin ve yerin nûru olduğu” açıkça belirtiyor. Allah’ın bir ismi Nur’dur. Peygamberi de (asm) Allah’ın isimlerini, Esma-i Hüsna’nın özelliklerini sayarken yine O’nu “Nûr” ismiyle (İbn Mâce, “Duâ”, 10) anıyor. Keza, bir başka hadiste, Resul-i Ekrem’e Mi’raçta, Rabbini gördün mü, diye sorulduğuna o, (zâtî olarak) O’nu nasıl görebilirim, O nûrdur” (Müslim, İman, 291) cevabını veriyor.
Hüküm şudur: Mahiyetini bilememekle beraber -zira sonsuzdur- ve O’nu yarattıklarına benzemekten tenzih ederek “Allah Nûr’dur.” “O göklerin ve yerin nurudur/göklerin ve yerin nûrunun yaratıcısıdır.”