Tıp; 1500 sene evvel Peygamberimizin (asm) insanlık için tavsiyelerini dikkate almak, sağlıklı bir hayatın da vazgeçilmezidir, der.
Doğum, bebeklik, çocukluk, gençlik, ihtiyarlığa hayatın tüm safhalarını en ince detaylarına kadar düzen altına almıştır. Yani, yemekten-içmeye, evlenmekten eğlenmeye, konuşmaktan susmaya kadar.
Sünnet-i Seniyyenin herbir adabı adeta tıbbi birer mu’cizedir. Mesela, doktor ve diyetisyenler yemek adabının en güzelinin, en sağlıklısının Sünnet-i Seniyye olduğunu itiraf ediyor. Meselâ,
● Yemekten önce elleri yıkamak, kir ve mikroplardan arındırır.
● Sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna doğru çekerek oturmak su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yemek tam sindirilmesini sağlar. Az yemek, doygunluk hissi verir. Bu da obeziteyi, bu da birçok hastalığı engeller.
● Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından bir uyarı gönderilir; midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluştur ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önler.
● Yemeğin başında su içildiğinde gıdaların sindirilmesine mideye doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olur…
● Oturularak ve en az üç yudumda içilen su, dil ve ağızda daha fazla bekleyeceğinden tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırarak ağız ve diş sağlığının korunmasında katkıda bulunur.
● Uyku moduna geçildiğinde sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimiz yorulmadan daha rahat çalışır ve dinlenmiş olarak kalkılır… Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona sebep olduğu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak kalkıp abdestle; az yorucu egzersizler yapmak teheccüd namazı ile sağlanır.
● Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmek de sünnettir. Bu, kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivisetisini artırarak tansiyon düşüklüğünü önler ve savunma mekanizmasını güçlendirir… Gayet tabii ki, bunlar sağlıklı yaşamakla ilgili birkaç kesit. Ya hayatı tüm safhalarıyla buna göre yaşamak!..
“Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın.” (Lem’alar, Enst./inter., s. 59.)