Türkiye, 22 Temmuz 1998’de AB politikasının özünü oluşturacak şekilde hazırlamış olduğu “Türkiye AB ilişkilerini Geliştirme Stratejisi” başlıklı raporunu bir nota eşliğinde, AB Komisyonu ve Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’ne göndermiş.
Ve 2000’lerde nerede ise, “hak, hürriyet, adalet, sulh projesi” olan AB’ne giriyordu. Ne yazık ki, “ifsat komiteleri” Meşrutiyetin 1908’de ilanıyla gelişmenin esası olan hürriyetin Osmanlı’ya gelmesini 31 Mart Vakası (1909 darbesi) ile engelledikleri gibi… AKP projesine de üç misyon yüklediler:
Dinin ve dindarların içini boşaltmak, hürriyet, meşrutiyet/demokrasinin kemaliyle işletilmesini engellemek, Türkiye’nin AB’ne girişini engellemek! Bunun için tek adamcı AKP’yi iktidara getirdiler! İşte AB meselesinde “tık” yok; varsa yoksa Kemalizmin “Ankara kriterleri!”, Şangay ülkeleri!..
Bediüzzaman Avrupa’yı ikiye ayırır: “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum.” (Lem’alar, s. 119., 17 Lem’a)
Eskiden ülkeleri, halife, padişah, kral yönetirdi. Artık, zaman cemaat zamanıdır. Şahıslar, kişiler değil; meclisler, ekipler, şahs-ı maneviler yürütüyor. “Zira, cemaat ruhunu temsil ederler.” (Bediüzzaman, Sünuhat, s. 51.) İnsanlık “vahşet, bedeviyet, kölelik, esaret, ücretlilik” devirlerini atlatmış, “malikiyet ve serbestiyet/hürriyet” devrine akıyor. Zira, “zaman şahıs zamanı değil, cemaat zamanı”dır. (Mesnevî-i Nuriye, s. 87.) Artık fertler değil, kamuoyu ve cemaatin şahs-ı manevisi hükümran olacaktır.
Maalesef bazı dindarlar “Deccelizmin/Süfyanizmin, Kemalizmin” anayasa ve sistemine şuursuzca sahip çıkıyor, AB’nin “hak, hürriyet, adalet” kriterlerine karşı geliyor. Türkiye önünde sonunda Deccalizm/Süfyanizm, Kemalizm, diktatör anayasalardan, AKP’den tek adam zihniyetinden kurtulacak; Avrupalıların da övdükleri manevi değerleri, dini, ezanı ve minaresiyle AB’ne girecektir! Nasıl ki, kısmen girdi!..