"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yöneticileri nefsimize göre mi değerlendiriyoruz?

Ali FERŞADOĞLU
20 Temmuz 2020, Pazartesi
İslâm ahlâk ve terbiyesinden uzak kalıp günümüz medeniyetine göre düşünen ve hareket edenler toptancı, ölçüsüz ve dengesiz yaklaşmaları kaçınılmazdır.

O dehşetli durumlardan birisi şudur:

“Bu asrın acip bir hassasıdır. Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevî taraftar çıkmasıdır. Bu suretle, ekall-i kalîl (azın azı) olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüp eden musîbet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; ‘Biz buna müstehakız’ derler.” (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 24)

Kimi makam ve mevki sahipleri, iktidar mensupları sinek kanadı kadar küçük ve güzel bir hareket, bir iş yapar, tarafgir onu gözünün önüne koyar, binlerce seyyiatını, cinayetini, zulmünü örter; onu alkışlar. Ve onu alicenabane affeder ve onun rızasını kazanmaya çalışır!

Böylece zulümlerini görmezlikten gelir ve ona meyleder; yaptığı zulümlere ortak olur. Allah kimseyi böylesine vahim bir tarafgirlik ve ölçüsüzlüğe düşürmesin.

Şu dehşet ve vahşet yüklü yaklaşımı ya sergileriz veyahut da maruz kalırız: Dünyaca havas tanınılan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu ve mahviyet iken, tahakküm ve tekebbüre sebeb olmuştur. Fukara âczi, avamın fakrı, sebeb-i merhamet ve ihsan iken, esarete mahkûmiyetlerine müncer olmuştur.

“Bir işde mehasin ve şeref hasıl oldukça, havassa peşkeş edilir; seyyiat olsa, avama taksim edilir. Meselâ, bir tabur galebe çalsa, şan ü şeref kumandana verilir, taksim edilmez. Mağlûb olduğu vakit, seyyie tabura taksim edilir. Meselâ: Bir aşiret namuskârane bir iş etse, ‘Âferin Hasan Ağa’ derler. Fenalık ettikleri vakit, ‘Tuh ne pis aşiret imiş’ diyecekler. ‘Musîbet geldikçe bana bağırıyorlar, tatlı yendikçe Cündüb çağrılıyor’ kavl-i meşhuru, şu âcib zulmün tercümanıdır.    

“Hem de şu içtimaî sistemdeki damar-ı zulmün bir mecrası da şudur: Yüksek tabakada birinin öldürülmesiyle, çok seneler matem tutulur. Halbuki onun cinayetiyle tabaka-i avamda yüzer, belki binler kişi telef olsa, bir-iki günde unutulur. Şu ise adalet-i Kur’âniyeye zıddır. Bir şah, bir gedayı öldürse; şeriat kısâsa hükmeder, ikisini bir görür.” (Bediüzzaman, Sünûhat, s. 93)

Okunma Sayısı: 1935
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı