Zulme rıza zulümdür. Zulme meyil, zalime, “fiilen, iltihaken ve iltizamen” destek vermek, alkışlamak da zulümdür.
Seçtiklerimiz, yöneticiler, hak ve adaleti gözetmeleri bir yana, milleti soyup-soğana çevirip, ülkeyi yağmalarlarsa…
“Reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler”se (Bediüzzaman Tarihçe-i Hayat, s. 77) ne yapmalı?
Yanlışlarını görmezden gelip, yağmalarını alkışlayamayız. Evvelâ, doğru, iyi, güzel, hakkı emretmek; kötü, yanlış, çirkinden men etmekle mükellefiz.
Saniyen, zalimleri elimizle, dilimizle men etmeli. Buna gücümüz yetmiyorsa buğzetmeliyiz. Salisen, ayrıca ehl-i hal ve’l-akd olarak zalim yöneticilere meşrû yoldan, hukuk çerçevesinde itiraz etmeliyiz ki, bu bir vazifedir, vecibedir.
Ehl-i hal ve’l-akd lügatta sahip, hal, yani azletmek, çözmek, akdi bağlamak, düğüm atmak ve seçmek anlamındadır.
İslâm hukukunda, Müslümanların devlet başkanına “halife, imam, mü’minlerin emiri” isimleri verilmiştir. Âyette mealen, “Onların işleri aralarında şûra (danışma) iledir” (eş-Şûrâ, 42/38) buyurulur.
Bu, İslâm idaresinin Müslümanlar arasında şûrâ (meclis) esasına dayandığını ifade eder. Ayrıca, Müslüman toplumun, devlet başkanını, yöneticileri kontrol edecek, devlet işlerini düzenleme ve yürütmede ona katılacak bir topluluğu seçip görevlendireceğine işaret ediyor. (Ebû Zehra, Usûlü’l-Fıkh, s.143)
“Ehlü’l-hal ve’l-akd meclisi üyelerinde şu vasıflar bulunmalı:
“1) Adâlet: Bu üyeleri her yönü ile doğru bilinen, takvâ ve mürüvvet sahibi olması gerekir. Bu vasıf, İslâm’ın emir ve yasaklarına uymakla gerçekleşir.
“2) Bilgi: Adayda, İslâm’ın aradığı şart ve vasıfları bilmeye yeterli ilim sahibi olmak.
“3) Görüş ve hikmet sahibi olmak: Adaylar arasından bu göreve en lâyık, maslahat bakımından daha uygun ve daha bilgili olanı seçmeye götürecek bir görüş ve insanları tanıma kabiliyetine sahip olmak gerekir.”
Eğer yöneticiler, devlet başkanları, reisler, milletvekilleri, yani seçtiklerimiz, bu vasıflarını kaybederlerse, ehl-i hal ve’l-akd olarak onları meşrû yoldan, seçimle uzaklaştırmak borçtur.