Cevap vereyim: Yaşamayı bilmeyenler...
*
Dünya... gele gele buralara geldi.
Binalar dövdü şehirleri.
Sinan, İstanbul'a İstanbul katardı; biz İstanbul'u azalttık!
Fitne, uykuya yatırılırdı; mümkün mertebe;
Şimdi bir tuhaf ale-niyet oldu.
Zalime haddi bildirilirdi.
Kör kuruşun hesabı sorulurdu.
İnsanı insan etmek için yollara düşerdik; önce kendimizi...
Kapital dünya ile pek işimiz yoktu.
Sakindik; özel zamanlar dışında; birden bağırır çağırır olduk.
Aklımızı bir yerlere, kalbimizi kendi haline bıraktık.
Dünyanın değiştiğini anlayamadık.
Kirli, kanlı, israflı, yalanı bol bir ç-ağa düştük.
Gök katlı evlere çıktık da... kendimize çıkamadık.
Çocuklardan beter oyunlara daldık; onların ki masum; bizimkiler bütün çizgileri çiğneyen çok tehlikeli oyunlar...
Anlı şanlı adamlardık biz; dünyaya yön verirdik; tozlandık.
Bir ara şehre bir adam geldi; yüzlerce yıllık tozlarımızı aldı.
Risale-i Nur dedi kitaplarına.
Işıklı, son şık kelimeler...
Anlayamadık galiba; bir elin parmakları dışında.
*
Asr-ı saadet; niye asr-ı saadetti? Şimdi niye asr-ı sefalet ve felâket ve helâketteyiz? Araştırmaya değmez mi! Üniversiteler ne güne lazım?!...
*
İmtihan sorularının çok zoruyla bir kere daha karşı karşıyayız.
Kolayından, ortalama, yuvarlak, herkesin bildiği tarzda cevaplarla geçiştirilecek gibi değil.
Adaletten ayrılmayacaksın, bile bile karıncayı ezmeyeceksin.
Bir de sorularım var: "Kaç kitap okudun? Kaç kelimen var? Tarih bilir misin? Kendini ne kadar tanıyorsun? Her duyduğuna hemen inanıyorsan; seninle nasıl konuşacağız?"
Her zaman insan kalmak diye birinci özelliğimiz hep taze kalacak bu arada! Yani tezekkür, tefekkür, teşekkür hallerimiz ne durumda; en azından "geçer" not alır mı!
*
UNUTULAN YAŞAMAK
Dünya be; yordun bizi!
Ki güzelliklerle doluydu hayat.
Güneşin gözlerimde parlayışı...
Işıldayışı suyun sürahide...
Papatyalar, gelincikler mevsimi gelince...
Bir şarkı gibi alnımda rüzgâr...
Dünya be; ne yaptın böyle!
Bir dilim ekmek, bir yudum su...
Meyvelerin o dayanılmaz kokusu...
Misafirdim; bir iki insanlık işim vardı.
Olmadık gürültüler çıkardınız.
Keyfini kaçırdınız sükûnetin.
Hayatı elinize yüzünüze bulaştırdınız.
Bir çocuğun gözlerinde kaybolmadınız.
Kocaman binalar yükseldi; alçacık huzur yok.
Yok, yok; dünya be, durul biraz!
Hayatı koklamak istiyorum;
Lehül esma ül hüsna...
Hasbünallah...
La havle velâ kuvvete illa billah...