"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İman denen büyük ihsan

Ali Rıza AYDIN
13 Haziran 2019, Perşembe
İman, kelime manasıyla, hiç tereddüt etmeden bir şeye kesin olarak inanmak, bir hükmü tasdik etmek; haberin ve haber verenin doğruluğunda şüpheye düşmemektir.

“Dinî ıstılahta ise iman, Allah’ın varlık ve birliğine, Hazret-i Muhammed’in (asm) O’nun peygamberi olduğuna ve peygamber olarak insanlara getirdiği emirlerin hak ve doğru olduğuna tereddütsüz inanmak, kabul etmektir.” 1

İnsan, iman ve hidayete kendi iradesini kullanarak talip olacaktır. Bu isteği üzerine Cenab-ı Hak, isterse kuluna, imanı bir lütuf olarak ihsan edecektir. 

Bu manaya dayanarak Sadeddin-i Taftazânî imanı şöyle tarif eder: “İman, Cenab-ı Hakk’ın istediği kulunun kalbine, o kulunun cüz’î iradesini sarfettikten sonra koymuş olduğu nurdur.” 2

Kur’ân-ı Kerîm’de, “Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır” 3 denilmekte.

Allah Teâlâ bu âyette imanın büyük bir ihsan oluşunu nazara verirken, beraberinde, (göğe çıkıyormuş gibi) ibaresiyle bir kevnî kanuna da işaret etmektedir. 

İlmen biliniyor ki: Göğe yükseldikçe basınç azalır ve o nispette teneffüs de güçleşir. Hatta 20.000 metreyi geçince özel cihazlar olmadan insan nefes alamaz, ölür.

İşte bu kanuna işaret buyuran Yüce Allah, İslâm’a girmeyenlerin, yani iman nimetinden mahrum olanların göğüslerinin göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı olacağını bildirmektedir.

Âyette ifade edilen bu kevnî kanun örneği, her konunun Kur’ân’daki varlığına delillerden bir delil.

Bu da işin bir başka yönü.

İnançsızlık hem dünyada hem ukbada ziyandır; akıbeti, kaçınılmaz hüsrandır.

Hakikî imanı elde eden ve Allah’ın ihsan ettiği hidayet nuruyla şereflenen kimsenin ise manevî ufku kâinat kadar geniş, huzuru ve neş’esi Cennet bahçesi gibi taze ve daimî olur.

Bu kimselerin gözlerinde imanın nuru, sözlerinde hakikat şulesi parlar; işlerinde ve davranışlarında ahlâk, vakar ve nezahet göze çarpar.

Hiçbir hadise, imansızlarda olduğu gibi, onun kalbini daraltmaz, korkutmaz; gözünü yıldırmaz. Kalbindeki iman kuvveti ile kâinata meydan okuyabilir. 4

Ölümden korkmaz.

Kendini dünyada misafir bilir. Misafirhane Sahibi’nin rızası ve izni dairesinde yer, içer ve rahatla yaşar.

Allah’a inanmak ve O’na bağlanmak, hürriyetine kavuşmaktır.

Çünkü: Yalnız O’na kulluk eder, yalnız O’ndan yardım diler. 5

Kula kul olmaz.

Dipnotlar:

1- Nurların Işığında Namaz, 21.

2- Said Nursî, İşârâtü’l-İ’câz, 44.

3- En’âm Sûresi, 125.

4- Said Nursî, Sözler, 284.

5- Fâtiha Sûresi, 5.

Okunma Sayısı: 1661
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı