Rabbimize hamd olsun, rahmet ayı Ramazana ulaştık.
Bu gece ilk teravih, ilk sahur…
Ömrü olanlara bir defa daha nasip oldu; umulur ki, cümleten, bayrama da çıkarız.
Ramazan-ı Şerif, bu sene, bir başka duygulara hamile…
Bu Ramazan, Haremeyn-i Şerifeyn ve Mescid-i Aksâ başta olmak üzere mâbetler kapalı, selâlar suskun; gönlümüzde hüzün var.
Salgın sebebiyle, camilerde vakit namazı cemaatle kılınamadığı gibi; Cuma günü, kapıları kapalı! Dolayısıyla, Teravih Namazı da camilerde cemaatle kılınamayacak bu sene.
Ne yapalım, takdir-i Hudâ, bu!
Ne oruçtan ne de teravihten vazgeçecek değiliz.
İnşaallah, İslâm’ın beş şartından biri olan Ramazan orucunu tutacağız; bu surette, oruç da bizim gıybet edecek dilimizi, harama uzanacak elimizi, günah işlemeye meyilli mecalimizi tutacak.
Ramazan, bir cihette yenilenme, toparlanma mevsimi.
Çünkü mü’minler, her Ramazan ayında, diğer zamanlara göre yemesiyle içmesiyle, oturup kalkmasıyla, ibadet ve taatiyle, hayırda yarışmasıyla ve dahi insanî ilişkileriyle farklılıklar yaşarlar. Gözden geçirirler, dünden bu güne neler yaptığını ya da yapamadığını.
Bu günler, bir cihette, murâkabe günleri.
Bu Ramazan, belki toplu iftar sofraları olmayacak, ama sofralarımızda melekler, topluca bulunacak; bizler için duâ edip, bize omuz verecek.
Yani, mü’minler, yine mutlu; Rabbimizin rahmetinden umutlu.
Efendimiz (asm), hadis-i şeriflerinde; “Ramazan ayı girdiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar bağlanır” 1 buyurmaktadır.
İlâhî rahmet, her zamankinden daha fazla hayatı kaplar bu günlerde ve bu günlerin gecelerinde.
Öyle ki, Cenab-ı Hakk’ın, Ramazanda işlenen her haseneye bin, Leyle-i Kadirde işlenenlere ise otuz bin 2 sevap ihsan ettiği bir mevsimidir Ramazan.
Bunun içindir ki bu ayda, her türlü zahmetin üstesinden gelip, nefsânî hazları reddedip, iradesini ortaya koyarak canı gönülden oruç tutan ve hayırlı işler yapan mü’minler, övülmüşlerdir.
Ne büyük kazanç, ne büyük saadet!
Dinî kaynaklarda, Kur’ân ayı denilen Ramazan ayında çokça Kur’ân okuyup tefekkür etmek; hayırların celb, şerlerin def olması için Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunmak müstehap kabul edilmiştir.
“Ya rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
“Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.” 3
Âmin.
Dipnotlar:
1- Buhârî, Savm, 5; Müslim, Sıyâm, 1-2.
2- Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, 507.
3- Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, 566.