"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Almanya ve Türkiye’deki hizmet farklılıkları

Bayram ASLAN
14 Temmuz 2019, Pazar
“Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” der Üstad Bediüzzaman.

Evet bir insanın derdi insanlığın imanını kurtarmak ise o kişi nerede olursa olsun himmetini yüksek tutup iman hizmetinden geri kalmamalı.

Küfrün ve cehlin ta temelini çürüteceğini unutmaz, Zübeyir Gündüzalp’in ifadesiyle..

Bediüzzaman Hazretleri Rusya’da esirken esirlikten ziyade etrafındakileri ilmiyle esir etmiş.

Kur’ân’ın etrafındaki surların yıkıldığını gören Üstad nerede olursa olsun hiç boş durur mu?

Sürgünden firar eden Üstad Bediüzzaman, bahtiyar Alman milletini ilmiyle nasiplendirmeden Türkiye’ye gelmesi zaman kaybı olmaz mıydı?

RİSALE-İ NURLAR ALMANYA’DA

1970’lerde Almanya’ya çalışmaya giden işçiler bavullarından kırmızı kitapları eksik etmemişlerdi.

Sevk-i İlâhî ile her şehre bir Nur Talebesi gitmiş. O günün şartlarında her şehirdeki öncüler ile telefonlaşarak bir araya gelip dersler yapmışlar.

Zamanla camiler açılmış cemaatler yerleşmiş ve evlerde Nur dersleri başlamış.

1996‘da Bayram Yüksel Abi, Ali Uçar Abi, Mehmet Kutlular Abi, Abdullah Yeğin Abi ve diğer abiler buraya yerleşen gurbetçi öncülere şevk vermeye, bildiklerini paylaşmaya gelmişler.

O günlerde çok zor şartlarda salonlar tutup Nurlar’ı neşretme derdine düşmüşler.

Düşünsenize hemen her şehirde Nur Medreseleri açılmış. Bugün var olan medreselerin yüzde sekseni 20-25 sene önce açılmış.

Derse giden arkadaşların yüzde sekseni o tarihlerde derslere başlamış..! Diyebilirim ki son 20 senedir kendimizi ve çoluk çocuğumuzu dairede tutma telâşındayız!

Oysa ilk gelenler işçi ve avam kesiminden idi, ne maddî imkânı vardı, ne Almancası, ne bu günkü gibi yüzlerce akademisyenleri, ne de bugünkü gibi geniş geniş evleri...

Onların bir göz odaları ders mekânları olmuştu.

DÜNYEVÎLEŞMEKTEN KURTULAMADIK  

Bu yazıyı, içinde olduğumuz Avrupa’nın hizmetimizle alâkalı artı ve eksilerini sizlerle paylaşma ihtiyacını hissederek kaleme aldım. Rabbim istifademizi arttırsın inşaallah..

1. Avrupa iklimi soğuk olduğundan dolayı üzerimizde bir soğukluk var. (Muhitin insanın üzerinde etkisi var, maddî havanın insanın üzerinde tesiri var bilimsel olarak ispatlanmış) soğuk havanın üzerimizdeki etkisi ise sıcak ülkelere nispeten daha çalışkan olmak, hantal olmuyoruz..

2. Kapitalist düşünce daha ağır basıyor Türkiye’ye nazaran.

Daha çok harca, bunun içinde daha çok çalış bu da daha çok zamanın ve enerjinin gitmesine sebep oluyor.

Yorulunca da derslerdeki verimlilik azalıyor.

Ekonomideki pozitif yönü ise hizmetlerde gayretli olmak maddî olarak yarcımcı oluyor.

Yarın iş olacak mı, kiramı karşılayacak mıyım? gibi bir kaygı yok buralarda. Sadece konfor derdimiz var..!

Bu konforu bırakabilirsek inkişaf başlıyacak.

3. Haramlar ve helâllere daha dikkat edilmesi gerekiyor. İslâm ülkesi olmadığından, yiyeceğinden giyeceğine kadar hassasiyet gösterilmesi gerekiyor. İnsanın yediğinin de üzerimizdeki karakterde pozitif ve negatif etki ettiği malûmumuz.

4. Buranın eğitim sistemi ve felsefî bakışı baskın olduğundan benmerkezcilik ön planda maalesef.

Egoist, hodgamlık gayet normal bir hal almış, çoğunluk böyle olduğundan azınlığa da sirayet etme durumu var. Böylesi karakterden Almanlar’ın eski nesli de muzdarip.

Buna karşı Nur Talebelerinin, bizlerin aczimizi ve fakrımızı bildiren eserleri bol bol okumasını elzem görürüm..

5. Esnaflık ve Türkiye’de ki iş anlayışı ile buradaki iş anlayışı epeyce farklı.

Burada işverenler de işçi gibi disiplinli çalışır. Onun için buradaki Nur Talebeleri Türkiye’deki gibi rahat bir şekilde esnaf ziyaretlerinde bulunamaz.

Türkiye’de  işverenler gelen ziyaretçilerle ilgilenebilir, hatta bir kaç dakika Nur dersi de yapılır.

Burada ise sistem gereği işverenlerinde esnaf ziyaretine pek vakti olmuyor. Esnaf sizinle muhabbet etmek istese de müşteri bunu çok yanlış karşılayacağından esnaf ziyaretleri de pek verimli geçmiyor.

Türkiye’de maneviyat Almanya’ya göre hâlâ çok ileri seviyede.

İklim şartlarından dolayı gece insanlar daha çok dışarda ve daha bir canlılık var.

Bu vesileyle Vakıf/Müdebbir cemaatle müfritane irtibatı sağlıyabiliyor.

Almanya’da çoğu yerde ders günleri hariç müfritane irtibat olmuyor.

Sıkıntının farkında olanlar müfritane irtibatı arttırmaya çalışıyor..

6. Maddî imkânlar/Almanya iş alanı olduğundan hemen herkes iş bulup para kazanabiliyor. Bunun neticesinde cebinde harçlık bulan genç, harçlığını maalesef nefse hoş gelen mekânlarda kullanabiliyor.

Maddî imkânlar elverdiğinden 18’ine giren her genç ehliyetine ve arabasına sahip olabiliyor.

Türkiye’de kaç gencimiz 18’inde ehliyet ve araba sahibi olabiliyor?

Tahkiki iman dersleri almayan gençler 18‘ini geçtimi İslâmî daireye kazanılması hayli zorlaşıyor.

Bunun bilincinde olarak 9 ila 17 yaş arasına yoğun eğitim, ilgi / alâka ve müsbet sosyal aktiviteler  kazandırılması gerekiyor.

Yoksa çok geç olabilir.

Zaten Üstadımız da Emirdağ Lâhikası’nda 9 ila 16 yaş arasındaki yaşlara nazar-ı dikkatimizi celbeder.

7. Vakıflık-Almanya’da Nur dersleriyle alâkadar olanlar çalıştıkları için diğer cemaatler gibi aktif olamıyor ve cemaatin beklentilerini karşılamayacak durumdadırlar. Bir akademisyen abilerimiz de işlerindeki ciddiyet vb sebeplerden kitap okuyacak ve dinlenmiş olarak derslere katılamamakta ve istediği eğitimi verememekte.

Yani öncelerden yapılan hizmetlerin muhafaza edilme endişesi ile karşılaşmaktayız.

Bunun için hizmetlerle alâkadar olan herbir talebe Zübeyir Gündüzalp’in sözlerini kulağına küpe etmelidir:

“10 sayfa okuyan kendini muhafaza eder, 15 sayfa okuyan şevke gelir, 20 sayfa okuyan hizmet eder”. Üzülerek belirtmemiz gerekirki maalesef bu gün bu sayıyı kaçta kaçımız tutturuyor.

“Şahsî okumasını yapmayanın hizmeti kısa olur” diyerek dikkatlerimizi okumaya celbediyor.

Hizmet-i imaniyede verimi arttırmanın altın kuralı iştirak-ı amali uhreviye ( hizmette görev paylaşımı) mükemmel bir şekilde uygulanırsa istenilen verim alınacaktır, Allah”ın izniyle..

Bu yazıyı kaleme almamdaki sebep hizmetteki müsbet ve menfi durumları bilip yeise (ümitsizliğe) girmeden hizmetimizde daha verimliliğe nasıl varabiliriz düşüncesi idi. 

Dünyamız sebepler dünyası olduğundan sebeplere başvurup Rabbimizin vazifesine karışmamalıyız..

Yazımda faydalı olabilmişimdir inşaallah..

Okunma Sayısı: 2940
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı