"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinatın Efendisi Hazret-i Peygamber (asm)

Cahit ÖZPINAR
20 Eylül 2019, Cuma
Peygamber Efendimizin (asm) hayatını anlatan çok kitaplar yazılmıştır. Onun (asm) doğumu ile vefatı arasında geçen 63 senelik mübarek ömr-ü saadetleri, biz Müslümanlar için sayısız ibretli vak’alarla doludur. Bu hususta emek sarf edip eserler telif eden zatlardan Allah razı olsun.

Çağımızın Büyük Müceddidi Bediüzzaman 19.cu Sözde Peygamber Efendimiz’in (asm) Nübüvvet ve Risalet yönlerini anlatmış, mu’cizelerinden bahsetmiştir. O’nun (asm) beşeriyet cihetini nazara vermekten ziyade, şahsiyet-i maneviyesini ön plana çıkarmış ve Allah katındaki erişilmez makamını nazara vererek, mü’minlerin O’na (asm) olan muhabbet ve hürmetini alabildiğine arttırmıştır. Allah’ın Zatından başka hiçbir şey yok iken, Cenab-ı Hak, sonsuz gayeler için  kâinatı yaratmayı irade etti. “Ben gizli bir hazine idim. Bilinmekliğimi, tanınmaklığımı istedim. Mahlûkatı yarattım, ta onlarda manevî cemali göreyim.” kudsî hadisiyle, takip ettiği maksatların özetini nazara verdi. Binbir Esma-i Hüsnasının nihayetsiz tecellilerinin nihayetsiz güzelliklerini mahlûkat aynalarında hem bizzat görmek hem de melek, cin ve insanlar gibi şuurlu mahlûkatına göstermek istediği anlaşılan Yüce Allah, bu muhteşem kâinatı daha nice gayeler için icat ve inşa etti.

“Zat-ı Cemil-i Zülcelâl’in ilk yarattığı şey, benim nurumdur.” Hadisinden anlaşıldığına göre, yoktan var edilen ilk  hakikat, Peygamber Efendimizin (asm) nurudur. Kâinat bir ağaca benzerse, Peygamberimiz de (asm) bu  görkemli kâinat ağacının hem çekirdeği, hem en mükemmel meyvesidir. Kâinatın ilk maddesini o nurdan yaratan Allah, yedi kat semavatı yaratarak içini galaksiler ve yıldızlarla doldurdu. Dünyamızı da canlıların yaşayabileceği bir şekilde tanzim etti. Şirin dünyamızı da, cinler ve insanlar için bir imtihan meydanı yaptı.

 Vahiy meleği, Cebrail (as) vasıtasıyla semavî kitaplar gönderdi ve onları tebliğ eden peygamberler tayin ederek emir ve yasaklarını teklif etti. Bütün Peygamberler bu vazifelerini yerine getirdi. Ancak insanlar, 2 guruba ayrıldı. Bir kısmı iman edip emir ve yasaklara boyun eğerek imtihanı kazandıkları halde, diğer kısmı inkâr ve isyanları yüzünden imtihanlarını kaybettiler. Ehl-i iman olup gereğini yapanlar Cennet ve ebedî saadete namzet olurken, inkârcılar ve zındıklar ebedî azap ve Cehenneme müstehak oldular.

 Peygamberler içinde son nebi Hazreti Muhammed (asm) Efendimizin, farklı bir yeri ve değeri vardı. Allah O’nun (asm) için, “Ey  Habibim! Sen olmasaydın, seni yaratmayacak olsaydım, eflâkı ve âlemleri yaratmazdım.” buyuruyordu. Şu güzelim kâinat ve içindekiler, O‘nun (asm) yüzü suyu hürmetine yaratılmıştı. 

O olmasaydı, hiçbir şey vücuda gelmeyecekti. Çünkü, Allah’ın kâinatı yaratmasındaki hikmet ve gayeler, ancak O’nun (asm) vücudu ve açıklamalarıyla bilinir.

 Peygamberimiz (asm) öyle bir Peygamberdir ki, sadece O’nun (asm) beşerî ahvali  anlatılarak gerçek makamı anlaşılamaz. O (asm) bir parmağının işaretiyle ayı ikiye ayıran, 10 parmağından 10 musluklu bir çeşme gibi su akıtıp susuz kalmış ordusuna içiren, 2 kişilik yemekle 180 kişiyi doyuran, beş bin melekle Bedir Savaşı’nda desteklenen ve Cebrail’in (as) Cennetten getirdiği  Buraka binerek, onun refakatinde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan 7 kat gökleri geçip Hazret-i Cebrail’i geride bırakarak Sidretü’l Müntehada, Kab-ı Kavseyn makamında, Ezel Ebed Sultanı olan Rabbimizle görüşen bir Yüce Peygamberdir (asm).

Sevgili Peygamberimiz’in (asm) vücudu, bu kâinat sarayının icadına vesile olduğu gibi, insanların O’nun (asm) talimat ve tebligatını dinleyip amel etmeleri, kâinatın vücudunun devamına sebeptir. Şüphe yok ki, yeryüzünde O’nu (asm) dinleyip iman etmiş kimse kalmadığı zaman, Kâinat sahibi olan Rabbimiz kıyametle dünyayı harap edecek, dünya hayatının hesabını görmek üzere, ahiret şeklinde tekrar yaratıp, herkesi müstehak olduğu yere gönderecektir. Mahşer günü, insanların, hesabın başlaması için, Hz. Adem (as) ile başlayıp, Hz. İsa’ya (as) kadar giderek şefaat isteği ve her birisi mazeret bildirip nihayet  Hz. Muhammed’e (asm) ricada bulunacağı, Cemil-i Zülcelâl katında duâsı kabul edilen ve şefaat-ı uzma sahibi  olan büyük bir Peygamberdir.

Okunma Sayısı: 2608
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı