Kanadalı Uluslararası Hukuk Uzmanı Diana Buttu, “Filistinlilerin kendi soykırımlarına son vermek için müzakere etmeye zorlanmaları gerçekten çok iğrenç! Soykırımın durdurulması için dünyanın İsrail'e yaptırım uygulaması gerekirdi” (X platformu) Asıl bu düşünce masada olmalıydı maalesef gerçekleşmedi.
Bugüne kadar barış görüşmelerinde masada Türkiye yoktu. Arap dünyası ve karşılarında İsrail sempatizanı ABD vardı. MİT başkanı İbrahim Kalın’ın Mısır’daki barış görüşmelerinde Türkiye’yi temsil etmesi etkili oldu denilebilir. Barış görüşmelerinde hep çekinceli kalan Hamas heyetinin Türkiye’nin vermiş olduğu garantörlükle, barışın gerçekleştiğine dair kanaat söz konusu. “En kötü barış savaştan iyidir” bu mentalite ile baktığımızda, açlıktan ve susuzluktan ölmeye başlayan masumlar, insanî yardımların bir türlü içeriye sokulamaması, tedavi edilemeyen birçok hasta, evsiz-barksız kalan milyonlar, bunlar için acil barış gerekliydi. Bir bakıma İsrail’in bombalamasının önüne geçilmesi, insanî yardımların Gazze’ye girişinin sağlanması planlandı. İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinlilerin salıverilmesi elbette insanî ve her şeyden önemli.
İsrail, Gazze halkına soykırım uyguladığı gerçeği ortada duruyorken, barış anlaşması tarihe geçmiş olsa da durum değişmiyor. İsrail’in kazandığını görmek mümkün, fakat barışı sürdüreceği ve uyacağını noktasında şüpheler uluslararası kamuoyunda hâlâ geçerli. Filistin’in diğer yerleşim yerleri için planda bir gelişme de yok. Özellikle bazı kritik stratejik yerlerde askerlerini çekmeyeceğine dair haberler söz konusu, İsrailin asıl amacı olan Hamasın elindeki esirlerin salıverilmesi, asıl niyetleri bundan sonra ortaya çıkacaktır
Gazze halkı bugüne kadar dünya üzerinde haksızlığın ve hukuksuzluğun bayraktarlığını yapan bir konuma yükselmiş durumda. Free Palestina-Özgür Filistin şeklindeki slogan artık, hak, adalet hukuk, insan hakları, demokrasi gibi temel insanî ihtiyaçların peşinde koşanların meşalesi olmuş durumda. Dünya halkları bu manada birleşmiş durumda.
Hamasın, Gazze’den çekilmesi, kurulacak olan hükumette yer almaması, silahlarını bırakması, esirlerin verilmesi sonrası Mahmut Abbas yönetiminde bir kukla devlet kurulmasının da önü açılmış olacak. Hamassız Gazze, Batı Şeria, Han Yunus, El Halil kısacası Filistin devleti, konsorsiyum devletlerinin ve ABD’nin isteği şekle dönüşmüş olacak. Geleceğe baktığımızda Hamas‘ın ve Gazze’nin kaybettiğini dolayısı ile Filistin’in kaybettiğini söyleyebiliriz.
Uluslararası platformlarda İsrail’e karşı inanılmaz bir tecrit ve uzaklaştırma senaryoları devreye konmuş, uluslararası yarışmalardan tecrit edilmeye başlanmış, Yahudî kökenli olanların mekânlardan uzaklaştırılması yaygınlaşmış, istenmeyen bir millet haline dönüşmüş durumdalar, bu yüzden acil olarak barış planı devreye sokuldu. Neredeyse polis kuvveti ile ayakta kalmaya çalışan bir millet oldular. İsrail’e karşı bu tutum bütün dünyada yayılmaya başladı.
Oysa şimdi soykırımcı İsrail hiçbir şey olmamış gibi barışçı bir yapıya bürünmüş gözükecek, soykırım, ölen bebeklerin hesabı, annelerin ahları yerde kalacak. Bebek katili Netenyahu cezasız kalacak, insanî yardımın girmesine bloke eden, engelleyen İsrail cezasız kalacak, uluslararası ceza mahkemeleri yaptırım uygulasa bile havada kalacak, bütün bunlara rağmen İsrail istediğini almış olacak, oluşan tablo bu.
Hamasın öncülüğünde Filistin halkının bu direnişi çok kıymetliydi, bütün dünyaya soykırım, insan hakları ve hukukun üstünlüğü noktasında ders vermişlerdi. Allah’a olan teslimiyetleri, her türlü zorluğa karşı güçlü bir şekilde duruşları bütün dünyayı etkilemişti. Bunun kaybolmasından endişe duyuyorum. Gündemden düşmemeleri gerekli.