"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinatta hâkim iki sır: İtaat ve ibadet

Çetin ACAR
18 Aralık 2019, Çarşamba
Kâinatın yaratılışı olan büyük patlama ile birlikte, zerreciklerden, atomlardan, irili ufaklı gezegenlerden tutun da, mevcudatın yapıtaşını teşkil eden zerreye kadar her eşya vazifesini aksatmadan yerine getiriyor. Aralarında en ufak bir muaraza yok, bir birini engelleme yok.

İnsanda, kâinatta ve arzda apaçık görünen bu özellikler, bu harika ve mu’cize işlerin ”bir elden” çıktığının delilidir.

Bu mutî askerler,  lisan-ı halleriyle o “Bir”e ibadet ediyor. Kâinatın yaratılışından, kıyamete kadar hükmünü muhafaza edecek olan “itaat ve ibadet” vazifelerini hiç ara vermeden yerine getiriyorlar.

Mahlûkat, eksiksiz ve hiç şaşırmadan, mükemmel bir şekilde itaat ve ibadet etmesi hakkında, Kur’ân ve Risale-i Nur ne diyor bakalım: 1

“Şu âyetin pek büyük hazinesinden bir miskal zerre miktarında, yani zerre sandukçasında olan cevheri gösterir ve zerrenin hareket ve vazifesinden bir nebze bahseder” 2

“Tahavvülat-ı zerrat, Nakkaş-ı Ezelînin kalem-i kudreti, kitab-ı kâinatta yazdığı ayat-ı tekviniyenin hengâmındaki ihtizazatı ve cevelânıdır.” 3 Yani Cenab-ı Allah her zerrenin hareket ve vazifesini yaratılışa ait vazifelerin verildiği zamanda, kıyamete kadar yapacakları vazifelerini sandukçalarına yazmış.

İşte bunun içindir ki; o zerrelerden müteşekkil canlı ve cansız mahlûklar vazifelerini hiç aksatmadan yerine getirirler.

Dünyanın dönüşünü hiç aksatmaması, Güneşin ve ayın, emredildiği şekilde tam vaktinde doğup batmaları, ateşin fıtratında olan yakma özelliği bir itaattir.

Tavuğun yumurta, ineğin, koyunun süt, arının bal vermeleri onların lisan-ı halleriyle yaptıkları ibadettir.

Arz’ın Resulullah’ın (asm) yüzü suyu hürmetine dönmesini ertelemesi, “Ey ateş, serin ve selâmetli ol” emrini alan ateşin Hz. İbrahim’i yakmaması da yine bir itaattir. Kızıldeniz’in, Firavun’un zulmünden kaçan Hz. Musa’ya yol vermesi, Allah’ın emrini alan sivrisineğin Nemrut’un burnundan girerek onu gebertmesi, karıncaların Firavun’un sarayını yıkmaları, Hz. Salih’in devesinin kayanın içinden çıkması da kendini yaratan Rabbine itaatir.

Taş, toprak, hava, su gibi cansız varlıklar; inek, koyun, deve gibi hayvanlar Cenab-ı Hakk’a itaat ve ibadet ederken, insan buna kayıtsız kalırsa, nebatattan ve hayvanattan daha aşağıya düşmüş olmaz mı? 

Dipnotlar:

1- Seb’e Sûresi: 3.

2- Sözler, 30. Söz.

3- Age.

Okunma Sayısı: 1656
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said

    18.12.2019 14:17:44

    Herşeyin vazifesindeki devamı ve intizamı bir ülfet meydana grtirmemesi için Cenab-ı Hakk'ın bu mahlukatı zenberek gibi kurup kenara çekilmediğinin ispatı da şüzuzattır. Yani dünyanın peygamber sav. efendimiz için durması ateşin hz İbrahimi yakmaması hz Salih'in devesinin kayadan çıkması ya da aynı hastalığa sahip hastalara aynı ilaç verilip farklı etkiler yapması da ferdiyet ve ehadiyetin delilidir gerçekten. Çok istifadeli bir yazı olmuş maşallah. Kaleminize sağlık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı