Peygamber Efendimiz (asm) “Ümmetimin âlimleri, benî İsrail peygamberleri gibidir”1 hadis-i şeriflerinin bu asırdaki masadakı Risale-i Nur ve onun şahs-ı manevîsidir. Buna delil çoktur.
Eğer deseniz: “Hadiste âlim tabiri var. Bir kısmımız yalnız kâtibiz.”
Elcevap; Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilir” 2
İşte bu âlimlerden biri Muallim Ahmet Galip’tir ki (rh), bütün peygamberlerin hayat hikayelerini ve kıssalarını Risale-i Nur ve Risale-i Nur hizmeti ile mükemmel bir kıyaslama yapmış. Allah ondan ebeden razı olsun.
“Tezkiyet-bahş-ı kulûb-ü Mü’minîn, / Salihdar-ı emanettir sözün.” 3
Bu asırda Müslümanlar, İslâm’ın temiz duyguları yerine, çeşitli desiseler ve vesveseler ile kirlenen kalplerini, Risale-i Nurdaki hakikatler ile temizlemişlerdir.
Hazret-i Salih’in (as) Semud kavmi bir gün Hazret-i Salih’e “Madem peygambersin şu kayadan on aylık hamile bir dişi deve çıkar da görelim” der. Cenab-ı Allah imtihan için mu’cize eseri olarak kayalıklardan o dişi deveyi çıkarır. Hazret-i Salih (as) bu devenin imtihan için emanet edildiğini, asla zarar verilmemesini, aksi halde emanete ihanet cezası olarak bir felâketle karşılaşılacağını defaatle söylemesine rağmen kavmi onu dinlemez. Bir gece deveyi gizlice keserler.
Sonuç olarak, Salih (as) gelen vahiy üzerine kavmindeki Allah’a inanan mü’minleri götürür, geride kalan inanmayanlar ise helak olur. “Zulmedenleri ise korkunç bir ses yakalayıverdi ve oldukları yerde yüz üstü kapanıp kaldılar” 4
Bu kıssada olduğu gibi, emanet ve imtihan vesilesi olarak Cenab-ı Hak (cc) Barla’nın kayalıkları arasından çok zor şartlar altında Risale-i Nur gibi cihanşümul bir eseri insanlık âlemine hediye etmiştir.
Hazret-i Ali (ra) Abdülkadir Geylanî, İmam-ı Rabbanî gibi mübarek zatlar da buna şahit olmuşlar ve müjdelemişlerdir. Celcelutiye duasında, Külliyatta geçen bazı eserleri de ismen bildirmiştir. (Asâ-yı Mûsa, Ayetü’l-Kübra gibi.)
Şimdi Üstadımızın tavsiyesine uyarak, bize emaneten verilen eserleri okuyarak, neşrine yardım ederek sahip çıkmak bize düşüyor. Aksi takdirde emanete hürmetsizlik etmiş oluruz. Peygamber kıssaları o gün yaşanarak bitmiş hikâyeler değildir, âlem-i beşere kıyamete kadar önlerini aydınlatacak bir rehber ve bir ışıktır.
Dipnotlar:
1-Razi-i tefsir / Keşf-ül Hafa 2/64
2-Lem’alar, s. 404.
3-Barla Lâhikası, s.171
4-Hud Suresi: 67.