Emirdağ Lâhikası’ndaki bir mektupda Üstad Hazretleri Hulusi Yahyagil Ağabeyle Hakkı arasındaki ilişkilerin başkalarına hüsn-ü misal olduğunu şöyle izah ediyor: “Hulusi Hakkı gibi yirmi seneye yakın bir zamandan beri mabeynlerinde olan samimane dostluk ve kardeşlik tam devam ve sebat ettiği gibi; onların Risale-i Nur’a karşı alâka ve irtibat ve sadâkatleri, aynen mabeynlerindeki halisane münasebetleri gibi hem devam ediyor, hem metanet kesbediyor, arızalarla sarsılmıyor. Cenab-ı Hakk’a şükrediyorum ki, böyle halis, muhlis ve başkalara hüsn-ü misal olan sadık şakirdleri Risale-i Nur’a vermiş ki, daima hakka hulus ile ve Nur hizmetinde sabır içinde şükrediyorlar.” (1)
Üstad Hazretleri, Barla Lâhikası’ndaki bir mektubunda Hulusi Bey ve Sabri Efendinin mektuplarının Risale-i Nur eczalarının içerisinde yer almasının sebebinden şu şekilde bahsediyor: “Hulusi ise, ahirdeki Sözler’in ve ekser Mektubat’ın yazılmasına onun gayreti ve ciddiyeti en mühim sebep olması. Bu iki zat hakikî talebelerimden ve ciddî arkadaşlarımdan... Ve hizmet-i Kur’ân’da arkadaşlarım içinde talebelik ve kardeşlik ve arkadaşlığın üç hassası var ki, bu iki zat üçünde de birinciliği kazanmışlar.
Hulusi Bey; benim yegâne manevî evlâdım ve medar-ı tesellim ve hakikî varisim ve bir deha-i nuranî sahibi olacağı muhtemel olan biraderzadem Abdurrahman’ın vefatından sonra, Hulusi aynen yerine geçip o merhumdan beklediğim hizmeti onun gibi ifaya başlamasıyla. Demek oluyor ki, bu şahsı Cenab-ı Hak bana hizmet-i Kur’ân ve imana bir talebe, bir muin tayin etmiş.” (2)
Hulusi Bey’in tayininin bir başka yere çıkmasıyla ilgili olarak Üstad şunları söylüyor: “Hem senin gibi, inşallah kalbi selim, aklı müstakim, hakikî iman dersini veren zatlara başka yerler daha ziyade muhtaçtır.” (3) Hulusi Bey’in bir özelliği ile ilgili şunları söylüyor: “Elhak o kardeşimiz sebat ve metanet ve ihlâsta birinciliği muhafaza ediyor.” (4)
Diğer bir mektupta da “Hulusi’nin, “Vel’l-asri” nükte-i i’caziyesine karşı tam takdiri ve tasdiki ve Konya’ya tahvil, hizmet-i Nuriye noktasında beni memnun etti. Evet Risale-i Nur Şakirdlerinin birinciliğinden faal birisi.” (5)
Ahmed Feyzi hakkındaki mektuplar
Üstad Hazretleri Ahmed Feyzi’yi Emirdağ Lâhikası’nda “Risale-i Nur’un avukatı” olarak sıfatlandırıyor. (6)
Yine Emirdağ Lâhikası’ndaki bir başka mektupta Üstad Hazretleri Ahmed Feyzi için “Risale-i Nur’un avukatı ve Aydın havalisinin Hasan Feyzisi diyor. Onun ve ailesinin özellikleriyle ilgili olarak da şunları söylüyor: “Öyle bir kahraman Nurcunun öyle hakikatli, muhterem, dindar refikasının Nurlar’a fedaî ve hadim olarak verdikleri masum evlâtlarını ruhu canımızla Nur’un masumlar dairesine kabul ediyoruz.” (7)
Bir başka mektupta Ahmed Feyzi’nin İzmir’deki hizmetlerinden şu şekilde bahsedilmektedir: “Risale-i Nur’un manevî avukatı ve bir kahramanı Ahmed Feyzi, İzmir’deki Nur’un teksiri ve intibahkârane İzmir vaziyeti ile Ahmed Feyzi alâkadar olmuş, teksirdeki tashihatı deruhte etmiş.” (8) Aynı mektubun devamında Ahmed Feyzi’nin kendisine gönderdiği hediyenin kabul ediş sebebini Üstad Hazretleri şöyle açıklıyor: “Ahmed Feyzi onunla bir miktar zeytin ve zeytinyağı göndermiş. Ben Abdülmecid kardeşimin hediyesini kabul etmediğim halde Ahmed Feyzi kardeşimi daha ziyade kendime yakın gördüğümden hediyesini kabule mecbur oldum.” (9)
Dipnotlar:
1- Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 81.
2- Said Nursî, Barla Lâhikası, s. 20.
3- A.g.e, s. 21.
4- Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 72.
5- A.g.e., s. 173-189.
6- Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 54.
7- A.g.e., s. 238.
8- A.g.e., s. 303.
9- A.g.e., s. 304.