Tesbit şu ki “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılması”nı ortaya atan siyasi iktidar, “tepkisi”ni beklediği muhalefetin “derhal cami olarak ibâdete açın” çağrısı karşısında ne yapacağını şaşırdı.
Ne zaman başı sıkışsa dinî değerler üzerinden siyaset yapan AKP’nin on sekiz yıldır iktidarda olduğunu hatırlatan ana muhalefet partisi sözcüsüyle muhalefet yetkililerinin, “Bu iş ‘tek adam parti devleti’nde ‘tek adam’ın kararnamesine bakar, daha fazla istismarla üzerinden siyaset yapmayın, açacaksanız açın!” çıkışlarına şaşıran iktidar grubu yöneticileri önce bocaladı.
Ardından İyi Parti’nin Meclis’te “Ayasofya’nın ibâdete açılması” önergesinin iktidar grubunca reddedildi.
MUHALEFET SAHİP ÇIKINCA…
Belli ki “Ayasofya meselesi”ne muhalefet sahip çıkınca, iktidarın “politik rant hesâbı” altüst oldu. Muhalefet sözcülerinin “Açacaksanız açın, niye başkasına havale ediyorsunuz, elinizi tutan mı var?”, “Sizin irâdeniz yok mu, Türkiye’yi siz yönetmiyor musunuz?” soruları cevapsız bırakıldı.
Ne var ki Cumhurbaşkanı “Şu an Danıştay’da bir dava yürümektedir, Temmuz’da bir karar verilecektir” diyerek bu fevkalâde önemli konuyu Danıştay’a ihâle etti.
Oysa “İstanbul’u Danıştay mı fethetti ki Danıştay kararı bekleniyor” diyen İyi Parti milletvekili Ağıralioğlu’nun Meclis kürsüsündeki “Ayasofya Danıştay kararı beklenilerek camiye dönüştürülecek bir yer değildir” ifadesiyle, Danıştay’ın konuyla bir ilgisi yok.
Nitekim Danıştay savcısının “davanın reddini talebi”yle “Şu anda Ayasofya’yı tekrardan açmak Bakanlar Kurulu’nun, yani Cumhurbaşkanlığının kararını gerektirir” mütalaasıyla bu gerçeğin ilk sinyalleri verildi.
Özetle, Danıştay savcısı “Bakanlar Kurulu kararı ile ibâdete kapatılıp müzeye çevrilen Ayasofya, ‘yeni sistem’de Bakanlar Kurulu’nun yerine ikameyle bütün yetkilerini tek başına kullanan Cumhurbaşkanının kararnâmesi ile cami olarak ibâdete açılabilir, buna yetkimiz yok” diyor.
Böylece, “Şimdi Ayasofya’yı Sayın Erdoğan’ın ne bize, ne vatandaşa sormaya ihtiyacı yok, buna karşı çıkan da yok” diyen Akşener’in “Sayın Erdoğan sürekli toplumu kutuplaştıracak adımlar atar. Buna eskiden hep muhalefet düşer. Bildiğimiz bu algoritmayla yün yumağını ortaya attı, kimse dolaşmayınca şimdi kendisi dolaştı” sözü, durumu ortaya koyuyor.
ARTIK BAHANE KALMADI
Gelinen noktada “Ayasofya’nın açılması” tam bir kritik eşikte.
Bu noktada en son Yunan Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu’nun “Ayasofya’yı camiye çevirmeye kimse cüret edemez” çıkışına muhalefet temsilcilerinin “Ayasofya’yı cami olarak ibâdete açmak şu anda Cumhurbaşkanı’nın bir imzasına bakar; atarsınız imzayı açarsınız, kimse de karışamaz!” çağrıları önemli.
Gerçek şu ki 1980 Ağustos’unda Demirel hükümetinin kararıyla -dört minaresinden ezan okunan ve zaten “Hünkar Kasrı” da denilen müştemilatındaki Abdülmecid Camiinde namaz kılınan Ayasofya’nın tamamının açılması iktidarın kararına bakıyor.
Ve, bunun yapılmasını engelleyecek hiçbir bahane kalmamış durumda.