Başta “beşli çete” ile “yandaş müteahhitler”e peşkeş çekilen Kamu Özel İşbirliği kapsamındaki dolar garantili ihalelere dair her ne kadar iktidardakilerce “devletin kasasından bir kuruş çıkmıyor” dense de çeyrek asrı aşan döviz üzerinden ödemelerin 153 milyar doları bulacağı bildiriliyor.
Zira daha iki sene önce19 Şehir Hastanesine 95 milyar dolar garantisi verildiğini, 31 Hastanenin garantisinin 142 milyar dolar olduğunu nazara veren ekonomi yazarı İbrahim Kahveci’nin tesbitiyle “Şehir Hastanelerinin Hazine garantisi artık 1 trilyon liraya ulaşıyor.” (Karar, 22.4.20)
Buna TL’in dibe vurup dolar-dövizin katlandığı kur artışından kaynaklı “güncelleme” eklenldiğinde döviz garantili köprü, otoyol, tünel ve şehir hastanelerinin trilyonları bulan yüksek mâliyeti milletin cebinden çıkıyor. Gelecek nesiller ağır borçlar altına sokuluyor.
Ancak en ilginci, en son Cumhurbaşkanı’nın Osmangazi Köprüsü’nden 7 yılda 70 milyon aracın geçişini “bir rekor” olarak sunmasında sırıttığı gibi, kamu bütçesinde büyük gedik oluşturan garantili ihâlelere ilişkin hâlâ gerçekleri saptıran propagandalarla bile bile kamuoyunun yanıltması.
Oysa günlük 40 bin araç üzerinden verilen gelir garantisinin sağlanması için bu köprüden 7 yılda 102 milyondan fazla aracın geçmesi gerekirken 1 Temmuz 2014’te hizmete açılan Osmangazi Köprüsünden 40 bin araç geçiş garantisine karşı resmi mercilerce “yılda ortalama 10 milyon aracın geçtiğinin duyurulması” aslında kamunun uğratıldığı büyük zararın itirafı oluyor. Böylece TL’nin değer kaybıyla enflasyon farkı hariç- 7 yılda köprüye ödenen garanti 1.2 milyar doları geçiyor.
Bu konuda ana muhalefet partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın’ın “Günlük 40 bin araç geçiş garantisinin sağlanması için bir yılda tam 14 milyon 600 bin aracın; 7 yılda ise 102 milyon 200 binden fazla aracın geçmesi lazım. Buna göre 7 yılda toplam 32 milyon 200 bin araç için garanti ödemesi yapılması ve araç başına 35 dolar+yüzde 8 KDV üzerinden 37,8 dolar) bugünkü kura göre ödemesi 985 liraya vardığı tesbiti gerçeği ortaya koyuyor. (gazeteler, 9.7.23)
Özetle, köprünün bütçeye 7 yıllık garantili maliyeti 1 milyar 217 milyon doları aşıyor. TL’nin kaybıyla sözleşmedeki enflasyon farkının eklenmesiyle bu rakam daha da büyüyor.
Bu durum, döviz garantili ihalelerin nasıl dev bir kara deliğe dönüşüp milleti yüz milyarlarca vahim zararlara duçar ettiğini açıkça ortaya çıkarıyor.
VAZİYET
Kapatılarak kuyruklar kaldırıldı!
Bilindiği gibi dünyada tarım ürünlerinde kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye’nin üretimden yoksun ithalata dayalı iflas eden yanlış tarım politikalarıyla gıda fiyatlarının yüzde 400’le çıkmasına karşı patates ve soğan üreticisini “düşman!” ilân eden “tek kişilik hükûmet”, bütün suçu esnafa ve halk pazarcılarına yüklemiş; ve 2019 seçimlerinden önce açtığı “tanzim satış çadırları”nı seçimden sonra artık propagandaya gerek kalmadığından kapatmıştı.
Buna benzer “pahalığı bitirecek” diye 14 Mayıs seçimlerinden önce alây-ı vâlâ ile açılıp üzerinden “ucuz et” algı operasyonu yapılan Et-Süt Kurumu satış yerlerinin kapatılması çarpıklığı sergilendi.
Ancak daha da çarpıcısı, ekonomik krizin derinleşmesine karşı hayvancılık ve et sektöründe gelişme sağlamak, istihdamı artırmak, ucuz eti ve sütü temin amacıyla kurulan satış yerlerinde de etin zamlanmasını -ardından görevden alınan- Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü’nün “çok uzun kuyruklar oluşuyordu, bu nedenle biz fiyatı artırdık” savunmasıyla derin ekonomik krizi kabullenmesi oldu.
Bu açıdan Meclis’e verilen soru önergelerinde Tarım ve Orman Bakanı’na “Et ve Süt Kurumu mağazalarının kapatılması gerekçeleri” soruları soruluyor; “Mağazaların önünde oluşan uzun kuyrukların iktidarda rahatsızlık meydana getirdiğinden kapatıldığı iddiaları doğru mudur? Kurumun 2017’den bugüne kâr-zararı nedir? Genel Merkeza aylık ödenen kira bedeli?” soruları cevap bekliyor.
Gerçekten pahalılık devam ederken Et ve Süt Kurumu’nun satış yerleri -birkaçı dışında- niçin kapatıldı; seçim bitip artık “yandaş medya”da “ucuz et’ propagandasına gerek kalmadığı için mi?
KISACASI
“Düyun-u Umumiye kabinesi”
Mâlum Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca -31 Mart 2023 itibariyle- Türkiye’nin brüt dış borç stokunun 475.7 milyar dolar, net dış borcunun 255 milyar, Hazine garantili dış borcunun 15.7 milyar dolar, kamu net borç stokunun 2 trilyon 934 milyar lira olduğu duyurulurken, devasa borcu tâkip ve yeni borçlanmaları yönetmek için Bakanlık bünyesinde Borçlanma Genel Müdürlüğü kurulması, 140 yıl sonra ecnebilerin kurdurduğu “duyun-u umumiyeyi (genel borçları)” sözkonusu etmişti.
Bundandır ki ekonomistler, kamunun iç borcunun yanısıra, reel sektör ve vatandaşların bankalara borçlarının eklenmesiyle içte ve dışta döviz üzerinden yüksek faizle borçlanmakla devletin uluslararası tefecilere teslim edildiğine dikkat çekiliyorlar.
Ve bütün bunlar, “tek kişilik hükûmet”in bir “düyun-u umumiye kabinesi” haline geldiği, döviz üzerinden yüksek faizle borç politikasının ülkeyi daha da derin ekonomik batağa atan asıl “beka sorunu” olduğu yorumlarını teyid ediyor…