AKP iktidarında ilk yedi yıldan sonra her bakan değişimiyle eğitimcilere danışılmadan tepeden tenâkuzlu emrivakilerle değiş(tiril)ilerek kevgire dönen “eğitim sistemi” alarm veriyor.
Öncelikle salgında “garip kapanmalar”ın ardından gelen “açılmalar”da tâlimatlarla her defasında ertelenip taahhüt edilen “yüz yüze eğitim”de başarısız kalındı.
“Millet ittifakı” belediyelerinin “yüz yüze eğitim”e bina ve imkân sağlama teklifleri sırf siyasi hesâplarla reddedilirken, gerekli tedbirler alınmadı. Her defasında bazı sınıflarda “yüz yüze eğitim”e geçileceği bildirildi, ancak hemen peşinden kararlar değiştirilerek yeniden “uzaktan eğitim”e dönüldü.
Daha evvel “Fatih projesi”yle vaad edilen “akıllı tahta” ve “her öğrenciye bir tablet” vaadleri boş çıkıp milletin milyarları hebâ edilirken, alt yapısı hazırlanmadan, Saray’ın direktifleriyle verilen çelişkili kararlar girdabında “uzaktan eğitim”de bir türlü istikrar sağlanamadı.
Bizzat Bakan’ın ikrarıyla “iki buçuk milyon”, gerçekte üç milyonu aşkın öğrencinin bilgisayarı, tableti, telefonu ve televizyonu bulunmazken, büyük iddialarla ilân edilen “uzaktan eğitim” de tam bir karmaşaya dönüştü…
EĞİTİMDE İFLÂSIN RESMEN İTİRAFI!
Gerçek şu ki, Bakan’ın “Okulların açılmasını biz de istiyoruz, ama duruma bakılacak, muhtemel senaryolar değerlendirilip kararı verilecek” sözleri daha baştan belirsizliğin tezahürüydü.
Araştırmalarda Türkiye’de hâlen hanelerin yüzde 52’sinde internetin olmadığı, Bakan’ın beyânıyla 2.5 milyon öğrencinin TRT-EBA’ya giremediği, 18 milyon öğrencinin yüzde 32’sinin uzaktan eğitime ulaşamadığı, fırsat eşitsizliğiyle eğitimde yaygın bir adaletsizliğin sürdüğü resmen belirlenmiş.
Yine Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) “Kovid-19 salgınında eğitim 2020” çalışmasında Türkiye, 77 ülke arasında “sessiz bir çalışma yeri olan öğrenciler’ listesinde 49., “eğitim ve ödev için kullanabileceği bilgisayarı olan öğrenciler” sıralamasında 64. olurken, “internet bağlantısına erişim”de 70. olarak OECD ortalamasının altında kalıyor.
Aslında “tek kişilik yönetim”de birçok alanda olduğu gibi “eğitim”de de başarısız kalındığı iktidar cânibince de tesbit edilmiş. “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2020 Küresel Salgın Döneminde Uzaktan Eğitim İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda resmen tescillenmiş.
“EBA Tv lise kanalı” takibinde devlet okullarında okuyan öğrencilerin yüzde 50’sinin sisteme giremediği, yüzde 24’ü bulan 3 milyon 645 bin öğrencinin “uzaktan eğitim” imkânlarından faydalanamadığı, yüzde 51’inin ilgisini çekmediği ve derslere girenlerin yüzde 58’inin yeni konuları ders anlatım videolarından öğrenemediği tesbitleri vahameti ele veriyor. (gazeteler, 8.2.21)
Yine 2020-2021 Eğitim Öğretim sezonunu değerlendiren Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Prof. Dr. Ömer Özyılmaz’ “Milli Eğitim’de başarıyı göremiyoruz. Çünkü Bakan konu üzerinde özenle çalışarak bugünü kurtaracak politika üretemedi. Yerelin sesini duymadı. Devlet nezdinde ağırlık koyarak bir tarz, bir çizgi tutturamadı. Aksine çok zikzak yaptı” suçlamasıyla başarısızlığı Bakana fatura ediyor.
Ve “zikzaklı kararlar başta öğrenciler olmak öğretmenler ve velileri olumsuz etkileyip hüzün ve kedere boğdu, psikolojilerini bozdu. Bir nesli/kuşağı kaybetmek üzereyiz, çok ciddi önlemler alınmalıdır” yakınması yanlış “eğitim politikaları”nın iflâsının bâriz itirafı oluyor.
HİÇBİR PLÂNLAMA YAPILMAMIŞ…
Kısacası, öğrencilerin yüzde 30’unun bilgisayara erişemedikleri dikkate alınmadan, Ankara’nın köylerinde, İstanbul’un mahallelerinde bile yeterli internete erişilemediği vahim eşitsizlikte bütün öğrencilerin müfredatın bütününden sorumlu tutulmaları garabetine yenileri ekleniyor.
En son “uzaktan eğitimi uzaktan eğitimle telâfi etme” çarpıklığında önce sınav tarihini veren Bakan’ın sonra “isteyenlerin sınava girebilecekleri, istemeyenlerin birinci dönem sınav sonuçlarının geçerli olduğu” açıklaması, yarım yamalak giden “uzaktan eğitim”e son darbeyi vurdu. Öğretmenler, kırk kişilik sınıflardan dersleri izleyen yirmi-yirmi beş öğrencinin iki-üçe düştüğünden hayıflanıyorlar.
Bu durum, eğitimde “fiyasko içinde fiyasko”ya sebebiyet verirken, Bakan’ın 1 Haziran’dan itibaren ilân edilen “açılma”nın akabinde gece 21.41’de sosyal medyadan ertesi günü ve bir hafta sonra bütün ilkokul, ortaokul ve liselerde ‘yüz yüze eğitim’e geçileceği ve katılımın isteğe bağlı olduğu duyurusu, haftalardır sözü edilmesine rağmen, Bakanlıkça hiçbir ciddi ve esaslı plânlamanın yapılmadığını açığa çıkarıyor.
Şimdi de haftada iki gün zorunlu olmayan ve düşük katılımın olacağı daha baştan bildirilen belirsizlikte “yüz yüze eğitim”, “okulların açılması” olarak propaganda ediliyor!
Hulâsa, belirsizlik ve karışıklıkta Milli Eğitim bir defa daha eğitimde sınıfta kalıyor…